Yazları Muğla'da uyumaya çalışan sıradan biri
Yalnız uyku örterdi onu: Çırılçıplak; meme, karın, kalça.
Sayfa 71 - EverestKitabı okudu
Unutulmasın ki, fikirlerin ve inancın bir araya geldiğinde kıramayacağı hiçbir zincir yoktur. Fikir kendinizi geliştirebildiğiniz olanak dahilinde sınırlıdır, ancak inanç yüreğinizin derinliklerinde öylece sır olarak duruyor. Tıpkı Doğu Türkistan'ın yüreğimde saklı olduğu gibi... İşte bu sırra erişenler ancak gerçek bir savaşın kahramanı olabilirler.
Reklam
Ralph'a deney yapılıyor diye dünyayı ayağa kaldıranlar, neden sustunuz?
Hiç bir Uygur'un kanı binlerce yıl geçse de bu topraklardan silinmeyecekti. Kan ile ıslanan bu topraktan yarın beyaz vatan gülleri açacaktı. Tertemiz ve masumca.
Bakara 249...
"Bakın Bayan Linda, siz ve sizin gibiler gücü sadece sayılarda arıyorsunuz. Oysaki matematiğin çözüm olamadığı, sayısal ve nesnel verilerin işlemediği bir yer var; kalp. Kalbin içinde yanan inanç ateşini kimse göremez, o yüzden kıyas yapamazsınız. Tarihe dönüp bakarsanız, tarih akışını değiştirenlerin hep sayısal olarak daha az olduklarını fakat onlara galibiyeti getirenin inanç olduğunu görürsünüz.
ŞEHİT FIRAT YILMAZ ÇAKIROĞLU, dağ da bizim şehir de bizim, itaat edeceksiniz!
Tarih okurken tarih yazan bir yiğitti o. Tıpkı Muhammet İslam ağabeyim ve arkadaşları gibi. Önemli olan coğrafya değildi, önemli olan damarlarda dolaşan, tarih boyunca zincir vurulamamış bir aslanın heybetli gürleyişiydi. Onun adı gönlümün derinliklerinde kahraman bir abide olarak kalacaktı. O artık, gençlerin öğreneceği ilk isimdi, o Şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu'ydu.
Şehit Abdullah Taha Koç...
Ölüme yaklaştığım ilk anlardan biri olmadığı gibi sanırım son da olmayacaktı. Hoş ölüm ile koyun koyuna yaşayan bir milletin ferdine neylesin ölüm korkusu.
Reklam
Bir söz vardır bilirsin heval "Kaçma yorgun öleceksin" :)
Şimdi beni iyi dinle düşüncesi bile ithal edilmiş, aklı mumyalanmış beynamaz... Benim halkımın yüzyıllardan beri süren bir kavgası var; özgürlük. Biz hiç bir zaman bizim olmayan bir şey için savaşmadık. Ya da dışarıdan uzanan eli öpüp başımıza koymadık. Sen, senin olmayan toprağı bölerek halkının kurtuluşunu mu savunuyorsun? Senin ve sizin gibilerin yaptığını bizim Hoten'in sokaklarında ellerimizle beslediğimiz köpekler yapmıyor. Köpekler beslendiği kadar, kurtlar ise sevdiği kadar sadıktır. Şunu da söyleyeyim **devlet kurmak masalarda puro içerek ve Çav Bella dinleyenlerin değil, yar göğsüne baş koymadan savaşa gidenlerin yapacağı iştir**
Atsız'ın o mükemmel paragrafı geliyor akla..
Sonraları fark ettim ki aslında ülküsüz ve idealsiz yaşayan insanların, rüzgârın önünde savrulup giden kuru bir yapraktan farkları yoktu. Bu sert esen rüzgâr amaçsızca ve öylesine yaşayan, sadece göstermelik güzellik peşinde koşan, moda denen şeyin esiri olmuş, sosyal medyanın gölgesinden kurtulamayan insanların savrulmasına sebep oluyordu.
Vatan, yâr göğsüne baş koymadan cepheye gidenlerindir
Gerçek ateş, yüreklerde esen ılık aşk rüzgârı ile altında özgürce yaşadığın bir vatan bayrağında saklıydı. Kim bilir kaç seyyah geçer bir toprağın üzerinden de oranın bir millet için değerini bilmez. Ya da kaç âşık, sevdiğiyle bir ağacın altında oturup, barut kokmayan caddelerde gezinirken bunun değerini bilebilir?
"Karanlıkları yırtacak olan ışığın kendisi değil, yüreğindeki gönül gözünün feridir."
665 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.