Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
­Sahra çölünde dahiyane bir oduncu­nun durumunu düşününüz. Esnek kaslarıyla, keskin baltası hiç­bir işine yaramayacaktır. Kesecek ormandan yoksun bir oduncu bir soyutlamadır ancak. Sanatta da olan budur. Yetenek ancak belli bir maddeye uygulanan öznel bir yatkınlıktır. Madde ise bireysel yeteneklerden bağımsızdır, o olmadı mıydı deha ve us­talığın hiçbir yararı olmaz.
Romanı -özellikle de modern romanı kastediyorum- için­den hep yeni yeni biçimler çıkartabilen sonsuz bir alem olarak düşünmek hatadır. Muazzam genişlikte, ama sınırlı bir taş ocağı olarak düşünmek daha yerinde olur. Romanda belli sayıda olası konu vardır. Öyle ya, taş ocağına sabahın erken saatlerinde ge­len işçiler kolayca yeni bloklar, yeni şekiller, yeni konular bul­muşlardır. Bugünkü işçilere ise, olsa olsa derinlerdeki ufak taş damarları kalmıştır. Yetenek işte tür denilen o nesnel olasılıklar listesi üzerin­de çalışır. Ve taş ocağı tükendi miydi, yetenek, ne denli büyük olursa olsun, hiçbir şey yapamaz.
Reklam
Önemli olan görünen şey değildir, insanla ilintili bir şeyin iyice görülmesidir, hem ne olursa olsun.
Sadece durup seyretmek gözbebeğimizin kesin bir yansızlı­ğı olma iddiasındadır, gerçeğin gösterisini yansıtmakla yetinir, özne o gösteriye hiçbir katılım ya da çarpıtma uygulamaz. Ama şimdi şunu fark ediyoruz ki, onun ardında, kaçınılmaz bir koşul olarak, dikkat düzeneği işlemektedir, bakışı öznenin içinden yö­netir ve kendi kişiliğinin derininden kaynaklanan bir bakış açı­sını, bir biçim ve bir sıra düzenini nesnelerin üzerine boca eder. İnsan gördüğüne dikkat etmez, tam tersine, ancak dikkat ettiği şeyi görür.
İn­san bir sanat yapıtını sevmese de, anlamışsa, kendini ona üs­tün duyar ve sinirlenmesine gerek kalmaz. Ama yapıtın yol aç­tığı hoşnutsuzluk anlaşılamamış olmasından ileri geliyorsa, in­san mahcup olur, sezinlediği karanlık aşağılık bilincini dengeleyebilmek için de yapıt karşısında küçümsemesini belirte­rek kendini kanıtlar.
"Gerçek", sanatçıyı aralıksız kollar, kaçmasını engellemek için. Ne büyük bir kurnazlık ister dahice bir kaçış! Sanatçının "tersine bir Odysseus" olması gerekir; -gündelik yaşamın Pene­lopeia'sından yakayı kurtarıp, gemisini kayalıkların arasından geçirerek Kirke'nin büyüsüne doğru ilerlemek durumundadır.
Reklam
En köklü, en kuşku götürmez kanılarımız aslında en kuşkulu olanlardır. Bizim kısıtlılığımız, sınırlarımız, tutsaklığımızdır onlar. Eğer sı­nırlarını genişletme yolunda müthiş bir atılımla şahlanması ol­masa, yaşamın pek önemi kalmazdı. Daha fazla yaşama uğruna çırpındığı oranda yaşar insan.
Gözya­şı ile kahkaha estetik açıdan hile sayılır. Güzelliğe götüren edim asla hüzün ya da gülümseme yolundan geçmez. Hatta oraya hiç varmazsa daha da iyi. Her ustalık soğukluk yaratır. (Mallarme)
295 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.