Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız Yeniden Mahkemede: “Konuşmalar” yazısına karşı tepkiler resmî makamlar üzerinde de tesirini göstermiş ve Atsız ile derginin sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek hakkında dava açılmıştır. Bunun üzerine Atsız, yazının üçüncü bölümünde şunları yazar: "Memleketi parçalamak isteyen, Kürt devleti kurmak için Kürtçülük yapmak isteyenlere
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Reklam
Tenkit
İzzet Bey (değil ise diğer bir adlı olsun) coğrafya yazmış; .Molla Hüseyin ilmihâl yazmış, Süleyman Efendi, yeni usul elifba çıkarmış; biraderim (kardeşim) Ali Ağa, millî roman yazmış; birader falanca komedya uydurmuş... Bunların her birine iki "aferin” ile üç "maşallah” denilip geçilir ise kitap bazarı yakın zanıanlarda boyalı kâğıttan aman bulamaz ve edebiyatta gidiş ve meslek görülemez; boyalı kâğıt dibinde basılmış kalır. Tenkidin meydan alamadığındandır (gelişemediğindendir) ki bugün de bir kitap alınacak ise serlevhasına (başlığına) bakılıp alınamaz; içini araştırmak lâzım geliyor. Çünkü adı ile mayası (özü, içeriği) arasında Balkan dağları vardır.
Sayfa 228Kitabı okudu
Tenkit
Bez pazarına arşın, ekmek pazarına okka nasıl lâzım ise edebiyata ölçü olan tenkit, belki daha ziyade lâzımdır. Edebiyat gıda-yı maneviyemizdir (manevî besinimizdir) ki gıda-yı maddiyeden daha mübarektir; mizan ister. Her ne olur ise olsun giymiyoruz, her ne olsa olsun yemiyoruz da her ne olur ise olsun okunur mu? Çuhaları, bezleri çeşm edip (gözden geçirip?) derecelerini bilmek zarur olur da alınacak ve okunacak eserleri, hikâyeleri ve fennî kitapları mizana alıp (ölçüp biçip) ne derece şeyler olduğunu bilmek gerek olmaz mı? Bunların mahiyet ve derecesini tayin edecek "bîtarafâne tenkit''tir (yansız, objektif eleştiridir). Lâkin bütün memaliki İslâmiye'de (Müslüman ülkelerinde) "hiciv” malûm, "medhiye” muteber olunup, "tenkit” lisanlarda ve lügatlerde görülmemektedir. Tenkidin makam-ı âlisine (yüce makamına) arslan yuvasına girmiş tülki (tilki) gibi gıybet yerleşmiştir.
Sayfa 227Kitabı okudu
Kemal merhum ağızdan ağza, gönülden gönüle dağlar aşıp saraylardan çadırlara geçip ta Moğolistan'a kadar işleyip (etki edip) büyük bir cinsin sebeb-i kemali olabilirdi (büyük bir ırkın kültürel olgunlaşmasının sebebi olabilirdi)! Bu geçti. Şimdi ümit ve beklev (beklenti) Mehmet Emin'dedir... Büyük beyefendi, en büyük işiniz, yazılarınız olacaktır. Yaradanın size emanet ettiği "dili” cümleye verip gitmek borcunuzdur. Eğer bir satırı yazmayıp, bir sözü söylemeyip kaldırsanız (bir sözü söylemeden bırakırsanız), bütün ulus karşısında borçlu kalırsız! Tanrımız size çok vermiş, biz de sizden çokça istiyoruz, bekliyoruz.
Sayfa 156Kitabı okudu
Hakikat güzel, hem ateşli, hem efkârlı (düşünce değeri taşıyan) şiir numûnesi Tercüman-ı Hakikat'te Hayret serlevhası altında Deli Şair imzasıyla neşrolunmuştur. Aferin Deli birader! Lügat dizmemişsiz; inci ve efkâr-ı âli (yüce düşünceler) dizmişsiz. işte bazı ebyatı (beyitleri) bunlardır: Semadan bir melek hayretle der: İnsanlar, insanlar! Nedir bu ruy-ı arzı kaplıyor al kanlar, insanlar. Ölen kim, öldüren kim, zulmeden kim, ağlayan kimdir? Biraz fikreyleyin; sizden değil mi onlar? İnsanlar!
Sayfa 207Kitabı okudu
Reklam
Taze (yeni) Osmanlının işbu üç edibi (yazarı) hususta yazdıklarınızım hulasası (özü) budur Sami Bey çok yazmıyor velâkin, her ne yazmış ise fayda malûmâttır; lisanı sade ve yengildir; Sami demek fayda demektir . Kemal Bey, doğma şairdir; her ne yazmış ise dilber (güzel) yazmıştır ki emsali yoktur. Kemal, hüsn (güzel) dil ve letafettir . Ahmet Midhat Efendi, başlı ayaklı kütüphanedir ve Çerkezistan gayretinin hakiki bir emsalidir.
Sayfa 214Kitabı okudu
Methiye yolunda şiir yazacak olsaydım bilir misiniz kimi metheder idim ve şu methiye için hiç bir mükâfat almaz idim: Anadolu Türklerini metheder idim ve yaza yaza koca bir divan cem’eder idim (toplardım); ama... şair değilim, elimden gelmiyor. Bu Türkler ki her biri bir arslandır, sabırları zaman gibi tükenmez bitmez, sadakatleri güneşin ziyası gibi leke kabul etmez ve ahlâkları elmas taşı gibi temiz ve sadedir. Bunları yılda bir methetmeyen şairin nidası (seslenmesi), ihlaslı nida olamaz! Yunan kalkıştı; gel Anadolu, Karadağ içeri daldı; aman Anadolu, Belgrat çevrildi; yetiş Anadolu, Arabistan bulandı; gel yatıştır Anadol[u], para lâzım; para topla getir Anadolu. Rumelinde yol yapılır; kefil ol sen Anadolu ve keza ve keza. Gel baba Anadolu, gel kahraman Anadolu denilir de mukabil[ind]e şairler yılda beş satır teşekkür yazmazlar; ayıp değil mi? Uzaktan mı böyle görünür bilmem. Bize göre Osmanlı devleti demek, Anadolu Türkleri demektir. Devlet hazinesine akça verirler, geri almazlar. Devletin kuvve-i askeriyesi (askerî gücü) bu Türklerdir. Beş yüz seneden beri bin bir belâya ve düşmana karşı durmuş gene bunlardır. Devlet-i Osmaniye'yi Arap ve Tatar devletlerinden kıdemli ve zorlu (daha eski ve güçlü) eden Anadolu Türkleridir ki her biri arslandır. Hem şu hâlde bir melektir. Kocaları, çocukları hizmet-i askeriyede bulundukları esnada ve harp ve şecaat (yiğitlik) meydanında talaşdıkta (döğüştüğünde), Türk kadınları saban, ekin, orman, mal bakmak ile meşgul olup hem yurtlarını idare ediyorlar hem öşürden, Vergiden hazine-i devleti taşlamıyorlar (devlet hazinesini vergisiz bırakmıyorlar) !
Birbirine benzeyen iki şair bulunamaz. Her birinin hayali, lisanı, usul-i ifadesi (anlatım tarzı) ve sevdiği başkadır. Bunların esrarını ve her birinin nasıl ve ne dediğini açacak, delil ve muhakeme ile tayin edecek yine tenkittir. Hikâye, roman, facia (dram) gibi eserlere gelince, bunlar da bulunan letafet-i şi'riyeyi (şiirsel güzelliği), güzel lisanı, istifadeli efkârı ve maişet-i milliyeye (millî hayata) olan münasebetini keşfedecek tenkid-i nazarîdir. Eser olur ki gayet güzel ve süslü lisan ile yazılmıştır; fakat, istifadesizdir. Eser olur ki lisanı kabadır, güzel değildir; fakat, açtığı efkâr pek kıymetlidir.
Sayfa 245Kitabı okudu
Acaip hâldir! Türkiyelde her türlü ve her cins adam bulunup has (öz) Türk bulmak müşküldür. Edebiyatın her türlüsü bardır. Edebiyat-ı Türkî'yi aramak, kıdırmak (izlemek) gerek! Her türlü lisan işitiliyor; Türkî'nin mahalli (Türkçe'nin yeri) görülmez. Arabî, Farsî, Fransevî ve gayri lügat kitapları meydandadır; lügat-ı Türkî (Türkçe sözlük) bulunmaz!
193 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.