Artık milli vicdanımızı tekrar uyandırmamız lazım.
Görülüyor ki, son yüzyıllarda, milli vicdanın uyandi yerlerde, artık imparatorluk kalmıyor, sömürge hayatı devam edemiyor.
İngilizlerin; Trakya ile İzmir’i Yunanlıların, Adana ve çevresini Fransızların,, Antalya’yı da İtalyanların mandası altına vermesi, İstanbul’u kendi eline geçirmek isteği içindi. Bütün bu devletlerin Anadolu milli vicdanının uyandığını, Yunan ordularının milli ayaklanma karşısında buz gibi eridiğini görünce, bu ham sevdalaralardan vazgeçmeye başladılar.
Reklam
Tarih, genel bir kural olarak gösteriyor ki, her nereye milliyet ruhu girdiyse orada büyük bir ilerleme ve gelişme akımı doğdu.
Görülüyor ki, bir kavim, ancak kendi kendini milli bir parlamento ile yöneten gerçek bir millet haline geldikten sonra, yüksek ve içten bir toplum hayatı yaşayabilir.
Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu iken, bu topluluğun oluşturduğu fedalizm içinde kul durumuna düştüler. Aynı zamanda, hayatlarını bu topluluğa asker ve jandarma görevlerini yerine getirmekle geçirdiklerinden, kültür ve ekonomi bakımından yükselmeye zaman bulamadılar. Diğer kavimler, Osmanlı topluluğundan kültürlü, medeni ve zengin bir halde ayrılarken; zavallı Türkler, ellerideki kırık bir kılıçla, eski bir sapandan başka bir mirasa sahip olamadılar.
Mesela, Meşrutiyetten önce de, memleketimiz de işçiler vardı. Fakat bu işçilerin ortak bilincinde "Biz, işçi sınıfını oluşturuyoruz" düşüncesi yoktu. Bu düşünce bulunmadığı için, o zaman ülkemizde işçi sınıfı yoktu. Yine Meşrutiyetten önce, memleketimizde birçok Türkler vardı. Fakat bunların kollektif bilincinde "Biz, Türk milletiyiz" kavramı bulunmadığı için, o zaman Türk Milleti de yoktu. Çünkü bir topluluk, onu oluşturan fertlerin ortak vicdanında bilinçli bir biçimde algılanmadıkça, sosyal bir sınıf özelliği kazanamaz.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.