Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Memleketimizde üç fikir cereyanı vardır. Bu cereyanların tarihi tetkik olunursa görülür ki mütefekkirlerimiz ihtida "muasırlaşmak" lüzumunu hissetmişlerdir. Üçüncü Sultan Selim devrindel başlayan bu temayüle inkılabdan sonra "İslamlaşmak" emeli iltihak etti; son zamanlarda ortaya bir de "Türkleşmek" cereyanı çıktı.
7 Ekim 1571'de Lepanto'daki (İnebahtı) deniz mağlubiyeti Osmanlı donanmasının Akdeniz tarihinden silinmesinin başlangıcıdır. Bu tarihten sonra Akdeniz'deki Osmanlı denizciliği Girit'i el'an ellerinde tutan Venedikliler ve diğer Katolik devletler tarafından engellenecek bu da Mısır ve Kuzey Afrika ve hatta Lübnan gibi ülkeler üzerindeki Osmanlı iktisadi ve siyasi hakimiyetini sarsacaktır.
Sayfa 258Kitabı okudu
Reklam
Kapitülasyon
Teoriye göre; İslam ülkesine gelen bir harbi (gayrimüslim ülke tebası) cezalandırılır ve malları yağmalanır. Salimen ikamet etmesi ve ticaret yapabilmesi için kendisine eman verilmesi gerekir. İşte hükümadarın verdiği bu izin beratı (ahidname) kapitülasyondur.
Sayfa 257Kitabı okudu
Osmanlı Mahalleleri
19. yüzyılın ilk yarısına dek mahalleleri yönetenler imamlardı. İmam padişah beratı ile tayin edilip aynı zamanda mülki ve beledi bir amir olan kadının mahalle düzeyindeki temsilcilerindendir. (Gayrimüslim mahallelerinde bu görev ruhani reis ve cemaatin kocabaşısına aittir) İmam doğum-ölüm gibi nüfus kayıtlarını tutardı. Bundan başka bir kimsenin o mahalleye yerleşmesi için, mahallenin sakinlerinden birinin ve imamın kefaleti şarttı. İmam böylece zincirleme olarak birbirine kefil olan mahalle halkının hepsinin kefilidir.
Sayfa 233Kitabı okudu
Osmanlı Mahalleleri
Geleneksel Türk şehirlerindeki mahalle henüz sınıf ve statü farklarının biçimlendirmediği bir fiziki mekandır. Bir paşanın konağının karşısında basit bir evkaf (vakıf) katibinin aşıboyalı küçük evi, ilmiye ricalinden bir efendinin kaşanesinin (köşk) yanı başında da mahalle suyolcusunun kulübesi bulunur. Bütün bu insanlar birbirleriyle her gün karşılaşır etiket farklılıklarına rağmen muhatap olurlardı. (Bu statü farkı bizi bitirdi) Paşanın vekilharcı ile müderrisin damadı, suyolcu ile evkafın küçük katibi aynı kahvehanede toplanıp görüşürlerdi. 18. yüzyıl ve hatta 19. yüzyıl başlarında büyük şehirlerin mahallelerinde bile toplumsal sınıflaşmaya göre biçimlenmiş belirgin bir mekan farklılaşması yoktu.
Sayfa 233Kitabı okudu
Osmanlı Şehirleri
Bütün geleneksel şehirlerde olduğu gibi, Osmanlı şehrinin merkezinde de bir cami, merkezi devlet ofisi, eyaletlerde sancakbeyi konağı ve nihayet Avrupa şehirlerinde de bulunan lonca binası ve depo gibi bir bedesten vardır. Bunlar genellikle abidevi binalardır. Bu yapılar şehrin merkezdeki büyük meydanı üzerinde yer alır. Çekirdek bölgenin hemen etrafında zanaatçıların ve esnafın bulunduğu çarşı vardır. Saman pazarı, hayvan pazarı gibi yerler şehrin çevre kesimine veya varsa limana yakındır. Bu iş bölgesinden sonra konut bölgesi yer alır.
Sayfa 214Kitabı okudu
Reklam
Kapıkulu Ocağı
Osmanlı kapıkulu ordusu tıpkı Romalıların piyade ve süvari askeri gibi belirli bir düzen ve disiplin içinde hareket etmiştir. Sefere giden ordu yağmacılığa başvurmamıştır. Bu, ordunun kendi iaşe sistemini sabote etmek sayılırdı. Yolda tarlaya atını bırakan askerin başı vurulurdu. Bu ilahi adalet duygusundan çok ertesi yıl aynı yerden geçecek ordunun boş, ekilmemiş tarlalar ve boşaltılmış köyler ortasında kalmaması içindi.
Sayfa 187Kitabı okudu
Sürgündeki Hanedan
Son Osmanlı Halifesi Abdülmecid ve hanedan üyeleri çok kısa zaman içinde yurt dışına çıkarıldılar. Maddi ve manevi sıkıntılar içinde uzun bir sürgün hayatı başladı. 9 Mart 1924 tarihli gazeteler Mısır Kralı'nın hanedan üyelerini mülteci olarak kabul etmediğini yazıyordu. 4-5 Mart 1924 gecesi hanedan azası trene bindirildi. Bazı kadınefendi ve damatlar burada kalmıştı ama genellikle kervana katıldılar. 1952 affı ile hanedanın kadın azası, 1974 affa ile erkek azası yurda dönebildi.
Sayfa 151Kitabı okudu
Osmanlı Haremi
Osmanlı haremine gelen cariyeler mutlaka padişah ve şehzadelere sunulmak için gelmez; nitekim Harem-i Hümayunda cariyeler dairesinin girişindeki Arapça kitabenin Türkçesi: "Ey kapıları açan Allah'ım bizlere de hayırlı kapılar aç" olup bu dilek bu müesseseyi bir parça anlatır. Sarayda cariyelerin Enderun zabitleri veya diğer rütbelilerle evlenmeleri umumi bir haldi. Cariyelerin evlendirilmeleri ve azat edilmeleri yaygındı. Harem ne bir keyif ve zulüm yeridir ne de cennet-i âlâ.
Sayfa 137Kitabı okudu
venedik
11. yüzyıla kadar Bizans'ın himayesinde gelişen Venedik, kısa zamanda Adriyatik Denizi'ne egemen oldu. Mora ve Ege'de koloniler kurdu ve İstanbul'a yerleşti. Ancak 1185'te buradaki bir ayaklanma sonucu nüfuzu sarsılınca Dördüncü Haçlı Seferi'ni Bizans'a karşı yöneltti ve Konstantinopolis (İstanbul) 1204'te Haçlıların eline geçince aslan payını alıp bir Akdeniz imparatorluğu haline geldi. Ege ve Mora'daki kolonileri arttı. Venedik Doç'u Enrico Dandolo'ya "Roma İmparatorluğu'nun dörtte üçünün hakimi" unvanı verildi.
170 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.