Bir zamanlar, öyle hanedan sülalesinden filan gelmedikleri halde ünlü olan kişiler vardı. Bunları herkes tanır ve bilirdi. Bu kişiler ünlerini, büyük oranda yaptıkları zenaat ve mesleklerinden alan kimselerdi. Meslek ismiyle şöhret yapan bu kişilerin, branşlarında bir profesör kadar ihtisas kesbettiklerine inanılır ve bunlara tam bir gönül huzuru ile iş teslim edilirdi.
Sayfa 169 - Ünlü simaların maruf lâkapları
Henüz "sanayileşmekte olan bir toplum" olmadığımız günlerde "arslanlar gibi" oğluna kız istemeye (dünürcü gezmeye) giden anneler, göğüslerini gere gere şöyle referanslar verir ve büyük ihtimalle "işi" bağlarlardı: Bize filancalar derler, sorup soruşturun. Oğlum da atelyede işçi. Babası evlendikten bir-iki sene sonra oğluma ayrı ev açacağım diyor!
Sayfa 168 - Ünlü simaların maruf lâkapları
Reklam
Duvarlara gayrı muntazam aralıklarla dağıtılmış birkaç hüsn-ü hat levhası. Hattat Necmeddin Okyay Bey'in talik beyti: "İhtiyarımla aceb ben hiç olur muydum tabib / Ger bileydim âlemin bunca devasız derdini". Hemen sağında ve biraz yukarda Rahmetli Kemal Batanay'ın taliki, "Küllü nefsin zaikatü'l-mevt"; her nefis ölümü tadacaktır! Karşısında "Gârik-i bahr-i isyanım / Dahilek ya Resulallah".
Sayfa 129
60'lı yılların Sıvas'ını inşa eden beşerî çizgilerden belki de en mühimi, İhramcızâde Şeyh İsmail Efendi'nin etrafında dönüp duran bir mânevî iklimdi.
Sayfa 126
Kahvenin en görünür yerinde, iri çerçeve içinde "Basından methiyeler" gibi iddialı bir başlık altında, kahve hakkında yazılmış şiir ve yazılar camlatılmıştır ve buradaki en güzel şiir, nice kereler Çerkez'in yaprak dolması cesametinde kaçak tütününden nezaket belası içmek zorunda kaldıktan sonra öksürük nöbetlerine tutulan Beşir Ayvazoğlu'na aittir. "Çerkez'in Kahve'de Bir Kış Gecesi" başlıklı bu güzel şiiri, Çerkez'in okuyamamış olduğuna ne kadar yerinsem yeridir.
Sayfa 94
Sıvas eskiden bir şehirdi, şimdi giderek "kent"leşiyor. Siz de farkında mısınız, kent lâfının tarihsizliği ve mûsikiden mahrum oluşu, bana, mazisi otuz-kırk seneyi geçmeyen nevzuhur yerleşim yerlerini hatırlatıyor. Meselâ Eskişehir, nereden bakarsanız bakınız bir "kent"tir; ama Kütahya şehirdir. Sıvas da öyle, yakın zamanlara kadar "şehir" kelimesinin kucakladığı bütün sıcaklığı ihata eden, insanî ilişkilere açık, tabii boyutlarını kaybetmemiş sevimli bir şehirdi. Artık gözle görülür şekilde "kent" oluyor.
Sayfa 84
Reklam
404 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.