Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!
Gerici akım, sinemaya sıçramakta gecikmedi. Dinsel filmler, daha doğrusu din duygularını sömüren filmler büyük bir artış gösterdi. Ezan, mevlit okuma sahneleri, dua sahneleri, daha önceki yılların şarkılı, göbekli sahneleri kadar gereksiz, bol bol ve onlarla birlikte yer almaya başladı. Aynı gericilik akımı, 1969'dan sonra, daha azgın ve daha örgütlü olarak yeniden baş gösterecektir. İşte bir avuç yönetmen, Türk sinemasını tiyatronun etkisinden kurtarmak, sinema dilini kurmak görevini böyle bir ortamda gerçekleştirmeye çalıştılar. Gerçekleştirdiler de. Bu yönetmenlerin başında Lütfi Akad gelir. 1949'da Kurtuluş Savaşı'nı konu alan bir romandan Vurun Kahpeye filmini çevirerek işe başladı.
Hoca Hanım, namus kadının yüzünü açıp açmamasında değildir. Din de peçe demek değildir. Öyle kapalı kadınlar vardır ki kapı arasından her türlü rezaleti yaparlar.
Dünya ne garip ne garip bir şeydi. Bazen adam, yirmi üç yaşında birdenbire ne kadar ihtiyar, ne kadar bütün dünyayı kavrayan bir deneyime sahip oluyordu.
Zavallı küçük kız bilmiyordu ki, aynı güçle birbirine ... olan büyük aşkların hepsi masallardadır. Kendi temiz kalbinin taşıdığı, bütün dünyasını dolduran aşk çölünde tek ve yalnızdır.
Demek memleket ve amaç, insandan yalnız bedenini, yalnız hayatını istemiyordu. Bunların bin defa üstünde, bunların heyecanını oyuncak yapan aşkın pahasını istiyordu.