Arkadaşlar! Insan yetiştirmekte eğitim ve öğrenim başlangıcının ne kadar önemli olduğunu takdir etmeyen asrımızda hiçbir fert yoktur. Ilk terbiyenin üstün şekilde olmaması, ilk terbiyenin fena verilmesinin, yanlış verilmesinin doğuracağı mahzurlar hiç verilmemesinden daha çok ve daha büyüktür. Çok arzuya şayandır ki, böyle yanlış bir terbiye yerine saf ve içten kalabilmesi için hiç terbiye almasın. Halbuki buna imkân yoktur. Ana kucağnda taşıdığı çocuğa söylediği her kelimesiyle bir ders vermektedir. Çocuklar, analarının her hareket tarzından bir ders almaktadırlar ve öyle dersler ki, bugün dimağlarımızı yoklayalım, hâlâ yerleri vardır. En yanlışının yeri en derindir. Bunun üzerine, kuvvetli millet yapmak istiyoruz. Bunları kim yapacak? Milletin fertleri, kim yapacak bunları? Farz edelim ki erkekler yapacaktır. O halde erkeklerin nasıl yetişmesi lazımdır ve ne için yetişmesi lazımdır ve ne yapacaktır? Bir defa bunları kadının bilmesi lazımdır. Halbuki kadının bunu bilebilmesi kolaylıkla kendi kendine hasıl olur. İlim mertebesinde değildir. Bu itibarla kadınlar alim olacaktır. Fenni bilecektir. Erkeklerin gecebileceči bütün tahsil derecelerinden geçecektir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyecektir ve daima birbirinin yardımcısı, yol göstericisi olacaktır. Acaba bizim milletimiz de böyle değil midir? Ve bizim milletimizin de böyle olmaması için ne engel vardır? Daima öne sürülen bir şey vardır ki o da din engellemesidir. Bilhassa batılılar, bilhassa bu milleti yok etmek isteyen o koyu düşmanlar bizi, daima her işimizi din etkisi altında tutmuşlardır
Issız adamlar ve ıssız kadınlar duygusal derinliğe göremezler, daldan dala atlarlar. Bunun nedeni de bu insanların esasen acı çekmekten korkmalarıdır. Yanlış bağlanmış, çocukluğunda yanlış yanlış ilişki şemaları görmüş ve hala bu şemaları yaşatan insanlardır. Neden böyledirler diye sorarsanız baktığımızda gördüğümüz şey genellikle en sevdiklerinin onları terk etmiş olmaları oluyor. Belki anne baba tarafından terk edilmiş, evlatlık verilmiş kişilerdir ıssızlar. Bu yanlış şemalardan dolayı kendilerini sevmeyen ıssız insanlar başkalarını da sevmeyerek acı çekmeyeceklerini düşünürler. Bu nedenle de sıklıkla partner değiştirerek ve farklı insanlarla iletişim halinde kalarak, çokeşliliğe yönelerek hem bağlanmaktan kurtulduklarını hem de acılarını hissedilmeyecek bir noktaya taşıdıklarını düşünürler.
Sayfa 234Kitabı okudu
Reklam
"Ama fedakârlık erkekler ve kadınlar için ayrı kavramlardı."
Sayfa 275Kitabı okudu
"Eğer erkekler, bizi gerçekten olduğumuz gibi görebilselerdi şaşkına dönerlerdi; fakat en zeki, en dikkatli erkek bile söz konusu kadınlar olunca bir yanılsamaya kapılıyor. Onları gerçek halleriyle göremiyorlar; yanlış anlıyorlar, iyisiyle kötüsüyle. İyilik atfettikleri kadınlar bir tuhaf, yarı aptal yarı melekler, kötü dedikleri kadınlar ise neredeyse her zaman bir zebaniyi andırıyor."
" Sonuç olarak, toplumumuzda, hala daha (Oysa ki yaşımız ilerleyip olgunlaştıkça iyi bir eş bulma olasılığımız azalmaktadır.) eşi olmayan bir kadına eşit değer verilmemektedir. Böylece, "hiç yoktan iyidir" diyerek, ölçülerimizden ilerde bizi tedirgin edebilecek düzeyde ödün verebiliyoruz. Ondan sonra da enerjimizi, sonu olmayan bir biçimde onu değiştirmeye harcıyoruz. Eşin değişmesi için uğraşmak, dost olmak için bir sincabı kovalamakla eşdeğerdir. Bizim, ilişkilere eğilmemizin nedenini kısmen, kadınların bağımlı statusüne bağlamak, duygularımızın yanlış yönlendirildiği, aşırı ya da yanlış olduğu anlamına gelmez. Tersine, yakınlık ve bağlılığa değer vermek, başlıbaşına bir değerdir bir eksiklik değil. Kadınların ilişki konusuna bağlılıkları da geçmişten devraldıkları onurlu bir güçtür. Ancak, yakınlık ve onay almayı karıştırdığımızda, yakın ilişkilerimize benlik saygımızın tek kaynağı olarak baktığımızda ve ilişkilere, bağlılığımız pahasına giriştiğimizde sorun çıkmaktadır. Tarihsel olarak bakacak olursak, kadınlar "ben"i "biz"e kurban etmeyi öğrenmişlerdir. Oysa erkekler tam tersini yapmaya itilmiş, "ben"i dik tutma uğruna, başkalarına sorumlu bir biçimde bağlanmayı gözardı etmeye özendirilmişlerdir. "
" Yanlış giden birşeyler olduğunda ilk tepki gösteren, acı duyan, yardım isteyen ve değişim yolları arayan hep önce kadınlar olur. Bu, kadınların ilişkilere erkeklerden daha çok gereksinimleri olduğu anlamına gelmez. Genel inanışların tersine, araştırmalar, kadınların yalnız yaşamayı erkeklerden çok daha iyi başardıklarını ve evlilikten erkeklere göre daha az yarar sağladıklarını göstermektedir. Oysa ki erkekler genellikle bir ilişkileri olduğu andan başlayarak, o ilişkiyi geliştirmek ya da değiştirmekle pek de ilgilenmiyorlar. Erkekler iş alanlarındaki başarıları ve İlerlemeleri söz konusu olmadıkça insan ilişkilerinde becerilerini geliştirmeye istekli olmuyorlar. "
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.