Mevlânâ Celâleddin, mûsikînin gül bahçesine açılmış bir pencere olduğuna inanmakta ve âşıkların gönül kulaklarının, hep bu pencerenin başında bulunduğunu söylemektedir. (5 Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr, IV, 407, b. 3927) şu halde, Mevlânâ öğretisinde, güzel ses dinlemek âşıkların gıdasıdır. Zira güzel sesleri dinleyişte buluşma, kavuşma hayali vardır. Gönüldeki hayaller, güzel sesle gelişir, hattâ o hayâller, güzel ses yüzünden şekillere bürünür. Demek ki mûsikî, karakterimize, huyumuza göre bize tesir etmektedir. Hoş nağmeler, iyi karakterli, mânâya düşkün bir insanı, ilâhî âleme yükseltirken; bedene ait zevklere düşkün kişiyi de aynı nağmeler cismânî zevklere, nefsânî arzulara götürür. Bayram Ali Çetinkaya, Mevlana'nın Gönül Dilinde Musiki, Mevlevî Kültür Dergisi, Temmuz 2010
İslam’ın dış kaynaklı tıp ile erken bir dönemde tanışmasına karşın, Arap Müslümanların bu sanata ilgileri ileri düzeyde gerçekleşmedi. Bundan dolayı İslam coğrafyasındaki ilk hekimlerin çoğunluğunu Hıristiyan, Yahudi veya İranlı bir kökene sahiptiler. Yitik Bilgi ve Hikmet, Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
12 öğeden 21 ile 12 arasındakiler gösteriliyor.