“Manen sağır olanlar, kendilerine bir uyarı yapıldığında bu uyarıyı işitmezler. Onlar sadece başlarına korkunç âfetler gelince pişman olurlar.” -İbn Acîbe el-Hasenî (k.s)
Nun, manasını Allah Teala’nın bildiği ve resûlü ile arasında işaret olarak kullandığı harflerdendir. Sanki Cenâb-ı Hak, ‘nun’ ile, peygamberine tahsis ettiği nübüvvet ve hilafet sırlarına işaret etmektedir. Buna göre ‘nun’un bir manası şudur: Resûlüm biz seni peygamber olarak gönderdik, özel olarak seçtik ve bizim adımıza halife olarak görevlendirdik. Ya da: Resûlüm biz seni mülkümüzde ve melekûtumuzda övüp yücelttik.” (İbn Acîbe el-Hasanî)
Reklam
İbn Acîbe el-Hasenî rahmetullahi aleyh hâl ve makâm arasındaki ilişkiyi şöyle açıklar: “Makâmlar öncelikle müridin, değişim göstermeleri sebebiyle hâkim olamadığı hâller olarak ortaya çıkar. Hâller yerleştikten sonra makâma döner. Mesela tevbe böyledir. Bir makâma (nasuh tevbe makâmı) dönüşünceye kadar önce (tevbe) edilir, sonra bozulur. Diğer makâmlar da böyledir.” Yani önce hâl, sonra makâm gelir. O halde makâm hâlin karar kılmış şeklidir. Mürid ne kadar gayret eder ve nefsini terbiye etmek için çalışırsa, içinde bulunduğu hâli ilahî yardım ile makâma döndürebilir.
24 öğeden 21 ile 24 arasındakiler gösteriliyor.