Berceste Beyitler - 1355 Hâksâr olup hevâ ile gubâr olan gönül Hâk-i râh-ı yârden bir dem özün dûr istemez | Avnî (Fâtih Sultân Mehmed)
Bir sebeple o kadar iltifat ettiği şair Bâkî’ye öfkelenen Kanuni merhum şiir kudretini konuşturarak onu memleketine sürgün yönünde ferman ısdâr eder: Baki bed / Azm-i bülend / Bursa’ ya red / Nefy-i ebed [Bâkî kötü adam; yüksek kararım odur ki –memleketi olan- Bursa’ya gönderilsin, bir daha da gözüm görmesin] Fakat! Sultanın bu şiiri, şiirin sultanına çarpınca aşağıdaki 4 şimşek çakar N’ola kim nefy-i ebed azm-i bülend olunsa ey Bâkî Bilesin ki cihân mülkü değil Süleymân’a bâkî Şâhâ! azminde isbât-ı tehevvür ettin ammâ Buna fânî dünyâ dirler, ne sen bâkî ne ben bâkî ( Şâir kendine hitâben nasîhat ve tesellî makâmında şöyle demektedir: Üzme kendini, ne olur ki Sultan’ın yüksek kararı senin Âsitâneden, Sultân’ın yanından uzaklaştırılman yönünde olsa (bundan bir şey çıkmaz!) (Nitekim) Süleyman Peygamber kasdedilerek; dünyâ O’na bile kalmadı (bu Süleymân’a mı kalacak?) (Bu isim benzerliği hatırlanmasa düpedüz muhatap Sultân olmaktadır) Pâdişâhım! Kararınızda –sıklıkla vâkî olduğu üzere- celâliniz, gazabınız pek sarih biçimde görülüyor (Mâşâallah, iyi de kızıyorsunuz). Amma! Unutmayın ki bu dünyâ geçicidir, bana kalmadığı gibi, size de kalmaz.) Şairler Sultanı Bâkî’ nin fermanı tebellüğ ettiği anda irticâlen söylediği bu dört mısra birisi tarafından not edilip padişaha takdim edildiğinde; ferman geri alınmıştır ve Bâkî merhûm İstanbul’da yaşayıp yine orada vefat etmiştir
Reklam
#MBA / ŞİİR
BİR 21. ASIR DESTANI Ayasofya seksen sene yaş döktü uğrunda millet. Artık mermer kuşaklarda laleler açsın ey mabet. Sen ki bir Cami-i kebir, sen ki behiştten bir bahçe. Şerefende şol ezanlar yankılansın ilelebet. Dön bak küffar zincirleri tarumar oldu gün be gün. Serdengeçenler yolunda daim isterdi müebbet. Sinemizden akan kanla temizledik
Bir gün İran hükümdarı Şah İsmail, Yavuz Sultan Selim' e bazı hediyeler yollar. Bu hediyeler çok değerli hediyeler; halılar, altınlar, gümüşler, yakutlar ve bir de sandıktır. Hediyeler Yavuz' a getirilir açılır ve o an içeriyi bir koku kaplar, çok kötü bir koku. Bir de bakarlar ki sandığın dibinde insan dışkısı konulmuş. Yavuz Sultan Selim aynı hediyelerden kendiside hazırlatır ve vezirine kendisine bir kutu gül lokumu getirmesini ister ve lokumun altınada bir not yazar elçiyle Şah İsmail' e yollar. Şah İsmail hediyeleri kabul eder ama içinde bir tereddüt vardır acaba o bana ne dışkısı yolladı diye. Düşünürken içeriyi birden lokum kokusu sarar. Vezir lokumu ikram eder İsmail' e. İsmail önce başkaları tatsın en son ben tadarım diyerek kendine göre önlem alır; herkes lokumları yedikten sonra sıra Şah İsmail' e gelir. Şah lokumu yer ve altındaki not gözüne ilişir. - İsmail herkes kendi yediğinden ikram eder.
Victor Hugo
Victor Hugo
MAHOMET (HZ. MUHAMMED) Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu
Hz. Süleyman devriydi. Saf bir adam, bir kuşluk vakti, kudretli peygamberin sarayına telâşla girdi. Nöbetçilere, hayatî bir mesele için Hazret-i Süleyman’la görüşeceğini söyledi ve hemen huzûra alındı. Süleyman –aleyhisselâm-; benzi sararmış, korkudan titreyen adama sordu: “–Hayrola neyin var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.