O kadar fazla şey birikti ki kursağımda. Yaşayamadığım koca çocukluk; eğlenememem, gülememem, bir kere sevgi ve güven nedir, sırtını yaslayacak birinin olması
nasıldır, hayatını kendini korumaya ve her şeyi tek başına halletmeye çalışmadan, ne istiyorsan onu yaparak/öğrenerek geçirmek ne hissettirir?
Ya en dolu dolu geçmesi ve yolumu çizmeye başlamam gereken ergenlik? Aşkın ve arkadaşlığın o sıcak, güvenli, mutlu ilerleyişi nasıldır acaba? Bir sürü ilgi alanını deneyip kendini tanımanın o çetin ama güzel yolculuğu?
Kendini kaybetmek değil bulmak nasıldır?
Peki ya şuan içine atldığım yetişkinlik? Artk bir yolda yürüyor, ilişkilerimi, okul-iş hayatımı yoluna koyuyor olmam, sorumluluk almam gereken yaşlarım.. Bir kere bir ilişki nasıl kurulur ergenliğimde öğrenmem gerekirdi; ben kimim, ne istiyor ve bunlar için kendime
nasıl bir yol belirliyorum, fakat yapamadım..
Ergenliğim mi suçluydu peki? Yo, yo, yoo, ben mi dedim kendi annesi-babası olup her şeyini kendi halletmek zorunda kalsın diye. Ben mi dedim kendi ailesi de dahil herkes tarafından zarar görsün ve kendini korumaya çalışsın diye. Ben mi dedim bunlar yüzünden bir gün bile çocuk olamasın, 6 yaşında bile bir yetişkin olsun diye..
Ama bu hayat hala benim elimde değil mi? Onu çöpe mi atacağım? Hiçbir şey yaşayamamış biri için ölmek en insafsız cezalardan biri olurdu... Peki ya yaşayacak
mıyım? Bütün yaşların/yaşanmışIıkların birbirine geçmiş ve bir sıralamaya sahip olduğu bu dünyada, kaldıramayacağı bir yükü tekrardan omuzlarına yüklemek en insafsız cezalardan olurdu..
Peki ya bu hayatla ne yapılmalı? Bir kalem, kağıt alıp yazmaktan başka ne yapılabilir?...