Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gidersen Yıkılır Bu Kent
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca Sessizliği dinliyorum şimdi ve
Gidersen Yıkılır Bu Kent
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca Sessizliği dinliyorum şimdi
Reklam
alper Gencer...
deli gibi uykum var Nermin gözlerimi yumsam mayınlar patlayacak çobanlarımda kuzular geceye kırık bir kaval gibi dizilecekler elimden hiçbir şey gelmiyor inan dünyasız kaldıkça böyle aklıma seni düşürüyorum
Kelimeler kifayetsiz de nedir , kelimelerin anlatamadığı bir şey mi var , gerçi var , var ki anlatamıyorum , paylaşamıyorum, dolup taşıyorum , ruhum en özgür bi yandan bir balon gibi şişerken gardiyan gölgesinde…
Duygular menfaatlerin kölesi değil,çıkarları körelten en büyük gardiyan olmalıdır...
gelmedin ulan gelmedin ulan gelmedin gardiyan ettin bizi bu gecelere
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Reklam
Soraya’yı Taşlamak… (Bu gerçek yaşam öyküsü 2008 yılında beyaz perdeye " Soraya'yı Taşlamak " adıyla aktarılır.) 13 yaşındaki İranlı Soraya, küçük suçlardan sabıkalı 20 yaşındaki Ghorban Ali ile evlendirilir. Filmini mutlaka izlemeniz gerek. Aşagıdaki de Soraya ait tek orjinal fotografıdır. 23 yıl süren evliliğinde yedi çocuğu
Darıldım Darıldım...
Darıldım darıldım ben sana canım Böyle mi olacaktı Vuruldum vuruldum ben sana canım Böyle mi olacaktı Mapusane içinde minderim yere düştü Minderim yere düştü Yav bu ne haldır öldüm yedi yıldır
Tasalanma ey gardiyan! Zindanı açık bırak gör halimi, etimle, kemiğimle bağlanmışım bu kör yere!
Rehabilite edilmek ve yapılan hareketlerin insanî yaşam formlarının düzenlenmesi yerine tehlikeye gebe hareketler uygulanıyordu üzerlerimizde... bir mahkûm hak etmediği biçimde eziliyor, bir diğeri ise hak ettiği cezanın daha azıyla yargılanıyordu. Toplumun ekseriyeti tarafından yadırganan ve hiçe sayılmayacak, azımsanmayacak kadar tehlikeli hareketler; buralarda gardiyan uygulamaları olarak önümüzde ışıklarını çakıyordu gözlerimize. İnsanlık hürriyeti, fikir ve düşünce ise her daima hiçe sayılan, insanları sloganlarla suistimal etmeye çalışılan mevzuu idi. Evet, tümüne baktığınız zaman, dışarı ve içeri; sıhhatli ve yaşama önem veren insanlar için gerçek problem ve köhnemiş yapıyı oluşturmakla kalmıyor, acının tüm hatlarını herkese eşit payda bölüştürüyordu... Aslında bütün hepsi, bir milletin insanlarına nasıl davrandığına dair ufak ipuçları veriyordu; lakin içerideki birçokları, aklın hiçbir zerresinin alamayacağı derecede ahmaklık ve tutarsızlık barındırıyordu. Korkuyordum, karanlık ve paslı demirlerden değil... kendini bilmez bu insanlardan!
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.