Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sait Faik Abasıyanık Kronoloji
Hikâye Kitapları Semaver (1936) Sarnıç (1939) Şahmerdan (1940) Lüzumsuz Adam (1948) Mahalle Kahvesi (1950) Havada Bulut (1951) Kumpanya (1951) Havuz Başı (1951) Son Kuşlar (1952) Alemdağ'da Var Bir Yılan (1954) (Bu kitabında sürrealizme geçmiş yapmıştır) Az Şekerli (1954) Tüneldeki Çocuk (1955) Şiir Şimdi Sevişme Vakti (1953) Romanları Medarı Maişet Motoru (1944) (1952, ikinci baskı, Birtakım İnsanlar adı ile) Kayıp Aranıyor (1953) Röportajları Mahkeme Kapısı (1956)
Sait Faik Abasıyanık
"Milyonluk şehirlerde de yaşasa, insanoğlunun içinde yalnızlık, kendi içine çekilme, sinme günleri doludur. Bitişik doğmadığımıza göre içimizdeki sevinçleri, kederleri başkalarıyla her an paylaşmamıza imkan var mıdır? En yakınlarımızdan bile budak budak kaçtığımız, derdimizi kimselere söyleyemediğimiz günlerimiz olmaz mı? Karı koca, ana oğul, kardeş, baba, hep ayrı ayrı kederlenmez, üzülmezler mi? Müşterek kederler, müşterek sevinçler ne kadar azdır. Kendi kendimiz kadar kim paylaşır derdimizi? Gün olur dost, sevgili, arkadaş, baba, ana oğul, kardeş hep elimizi bırakıverir. Hem yapayalnız doğup kendi başımıza ölmüyor muyuz?" Sait Faik Abasıyanık - Havuz Başı
Reklam
Utanmak
Konuşurken düşünmüyor muyduk? Düşünüyorduk ama hatalara düşüyor, bir türlü onaramayacağımız haltlar karıştırıyorduk. Sonradan ne kadar pişman oluyor, söylediğimiz, hırsla söylediğimiz bir sözden ne kadar utanıyorduk. Havuz Başı, Sait Faik Abasıyanık (Sayfa 90 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
Anooshirvan Miandji
1989 senesinden, başçavuş olduğum askerliğimden bir anımı paylaşmak isterim. Komutanım, sağ olsun, beni severdi, zaman zaman beraber yürüyüşe çıkardık. Bir gün benim disiplin ile ilgili şikâyetlerimi dinliyordu, sonra döndü bir anısını paylaştı: “evlat, seneler evvel, bu birime atandığımda, nöbet tutmak için yeterli asker olmadığı ile ilgili, onbaşıdan bir şikâyet aldım. Bende şu nöbet listesini bir görelim inceleyelim dedim. Liste geldi: mühimmat, depo, yatakhane,…..filan derken birde “havuz” adını gördüm. Bu nedir dedim? Komutanım dikimevinin önündeki mavi havuz var ya orası, dedi onbaşı. Peki sebep dedim? Bilmiyoruz, ben de bildim bileli o havuza bir asker göndeririz, dedi. Bu işi araştıralım aslını öğrenelim dedim, anuşirvancım ne çıktı biliyor musun, on iki sene evvel bir komutan o havuzu boyattırmış, bakın buraya şimdi yetkisiz ( saf) birkaç asker gelir oturur, üstü başı boya olur, bir asker koyun da başında beklesin, demiş. İşte o gün bugün orada bir asker duruyormuş, ( ondan sonra on iki sene boyunca kimse, ey cahiller, komutan bir gün asker dursun, boya kuruyana kadar, bunca sene değil, dememiş!). Yani anlaşılan bizim kafamızda, sıkı sıkı tutunduğumuz, uğruna bağırdığımız tartıştığımız ve ayrı düştüğümüz pek çok olgu ve düşünce ( inanç) bu havuz hikâyesi gibi fos ( boş) bir yanılgıdan öte olmayabilir. Korkmayın ve düşüncelerinizin kökenine inin, kökü çürük ise sökün atın, diğer sağlıklı düşüncelerin yeşermesi için yer açmış olursunuz.
Kimseler aşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?" (Havuzbaşı, 1952) Havuz Başı, Sait Faik AbasıyanıkHavuz Başı, Sait Faik Abasıyanık
İŞARET ÇOCUKLARI Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan Geçerdi babam Başında yağmur halkaları Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde Daha ilk güzelliğinde Alnını iki dağın arasına germiş
Reklam
Otobüs Etkinlik/Devamı
Bir yerden ses mi geliyor? Yanımda oturan. Çaktırmadan bak. Havaya girmesin. Şuna bak, el kol hareketleri. Ortalığı ayağa kaldırdı. Pır pır. İyi biri, heyecanlı ama. Muavinin kaçıncı gelişi, delirtti adamı. Şansım olsa. Her yolculuk ayrı dert. Çaktırma. Safa yat. Sana da sarmasın. Kitaplara mı bakıyor? Sana yaramaz bunlar. Fatma da böyleydi.
66 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.