bazen kenara çekilmelerin kâr etmediği zamanların koynuna uzanıyoruz. içimizden, canhıraş bir feryat koparmak bizleri geceye erteliyor. geceyse kurnaz kelimelerin sahibi olduğumuz cesurluğu bir anda elimize tutuşturuveriyor. sabah desen, can acımızın gizlerine yorganlar çekiştiriyor. çekip gitmekler birbirine ne kadar benzer olmuşsa; kalıp düşmekler bir o kadar aceleci. yeni yetme aynaların sitemkârlığı yüzümüze dalgalı bir ders verirken; insanların hırpaladığından çok, kendimizi hırpalama havalarımız gün yüzüne çıkıyor. Bulamaç renklerin hakim olduğu yeryüzü, omuzlarımızdan tutmuş silkeliyor. hissediş lüksümüzün sokağına vardığımız vakit, gökyüzü; ruhumuzu tekmeleyen bir incelik konduruyor. nerede durursak duralım hep oradan ezbere çıkıyor hissinde oluyoruz. nerede bulursak kendimizi, hep oraya kaçırıyoruz. dinginleşmeyen sözlerimizi kıyıma uğratmak bir yana dursun, artık galeyana getirdiğimiz sancıların ağrısı yavaşça kenara çekiliyor. işin zor kısmı; sevgi nöbeti geçirdiğimiz yanlarımızı sessizleştiriyoruz. bir gün bu sırrın ortaya çıkması halinde tüm sarkaçlar dengesini şaşıracak ve bizler ikindiüstlerini yeniden yaşıyor olacağız.