Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Elinizde dört parça Hacer'ül Esved olsa, yaptırdığınız caminin neresine yerleştirirdiniz? Ya kalbinizin kırık parçalarını, kırık dualarınızı, kırık bakışlarınızı bir caminin neresine yerleştirirdiniz? Mihrab? Minber, revzen, sütun, mukarnas? Hayalimden hiç gitmez Yahya Kemal'in Ayasofya sütûnlarının birinin ardına gizlenerek gözyaşıyla
Ağustos 2017-2018
1) Ahmet Arslan - İslam Felsefesi Üzerine 2) A.G. Roemmers - Genç Prensin Dönüşü 3) Amin Maalouf - Arapların Gözünden Haçlı Seferleri 4) Anthony Burgess - Otomatik Portakal 5) Arthur Schopenhauer - Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine 6) Arzu Kadumi - Gazoz Kapakları Birliği 7) Ayşe Şasa - Bir Ruh Macerası 8) Balzac - Goriot Baba 9) Banu/Onur
Reklam
Mart Çorbası :)
Kitap - Dergi: # Dostoyevski - Yeraltından Notlar # Dostoyevski - İnsancıklar # Emre Bilgiç - Emre ile Emmare # Taha Kılınç - 365 Günde Peygamberimin Arkadaşları (1-30 Gün) # Jane Foster - İlk Sözcüklerim
Yatsının son sünnetini kılarken yağmur hafiften atmaya başladı. Yağmurun ritmine göre hızlı gidiyordu namazım. Yavaşladım. Sonra yağmur hızlandı. Kainata ritim veren, yağmura da ritim veriyordu. Bir şey fark ettim bir an rükua giderken. Namazdaki ritmimi rükû ve secdedeki tesbih ifadeleriyle buluyordum. Belki bu yüzden tekrar ediliyordu bu
Bir gün doğumunun teenni ve sükûtunu arıyor insan dünyanın daralan sınırlarında. Bir sonsuzluk sıtması, sebepsiz titreyişler, uykuya meyleden şekiller, çoktan ölümü ihtiyar etmiş renkler... Gecenin içinde olmanın bir koşulu da geceleşmek midir? Sigara dumanının loş ışıkta kaybolan güzergâhını izlerken uyuşmaya ne kadar da meyilli insan! Uyumak bir eylem olarak çok uzakta: sadece varlığını toplanan bakışlarına ve dağılan düşüncelerine bırakmak istiyor... Varlığının vekâletini bir mum ışığına devretmek, kimsesiz bir yanışın bâkiyesi ışığı zamanın sınırlarına sunmak, içinde biriken sözleri sükûtun kalıbından kurtarmak istiyor. Bazen masamdaki kum saatini ters çevirip, saatin iç sesiyle uyuşturuyorum zihnimi. Saatin boğumundan, hayallerimden aşina olduğum bir çölün sesleri geçiyor. Önce yalınayak bir rüzgar geçiyor sonsuz kumların üzerinden... Aşılması imkansız mesafelerin acısını hafifleten bir esinti... Câhilyede diri diri toprağa gömülen bir kızın yavaş yavaş solan nefesi işitiliyor. Bir ölümle dinmiyor göz yaşları... Çöle yağmur inmiyor, en son ne zaman yağdığı hatırlanamayacak kadar uzun bir süre. Çölde tüm zamanlar birbirine karışıyor...
Descartes - KC hipotez
“Güçlü olduğu kadar da hilekâr bir aldatıcı cinin bütün gücünü beni aldatmak üzere kullandığını varsayacağım. Gök, hava, toprak, renkler, şekiller, sesler ve bütün harici şeylerin sadece birer… yanılsamalar olduğunu farz edeceğim.“
Reklam
Sinestezi: Sesleri Görmek, Renkleri Duymak Bir matematik problemi çözerken bölen ile bölüneni farklı renklerde görseniz nasıl olurdu? Sayılar ve harflerin renkleri bir anda değişebilir. Takvime baktığınızda ocak ile şubatın birbirinin yanında değil de arkasında görünebilir. Bu tür şeyler biz sıradan insanlar için tuhaf görünebilir ama bazı
Bir minyatürün sessizliğini düşünüyorum. Renklerin deli gömleği giymiş sakinliğini, sûretlerin uyuşukluğunu, boyutların kaosunu, derinliğin kaybolup insanın içine usulca yerleşmesini... Ve hakikat, bir minyatürü ancak kitapların sahifelerinde buluyor oluşumuzu... Neden kitaptan çıkıp da bir duvara sıçrayamaz bir minyatür? Bir hat levhası gibi neden arz edemez varoluş sebebini gündelik dünyamıza? Neden hep bir metinin ya da şiirin bitişiğindedir? Neden, hep "neden" ile başlayan bir soru cümlesinin öznesidir? Gölgesiz renkler, gölgesiz sesler, gölgesiz şekiller... Gölgeden kurtulmanın bir imkanı mıdır minyatür? Ama hep harflerin gölgesinde bulur yerini bu sahipsiz görüntüler sahifelerin âleminde. Âh evet, gölge yoksa zaman yok! Ateş var yakmıyor, nehir var boğmuyor. Eller dokunmuyor, gözler bakmıyor. Bir işaret dili bu, fotoğraf değil, resim değil. Tecelli ile teselli arasında bırakıyor insanın yüreğini.
Resmin güzelliğini ayrı tutarak: beyazın sathında, sis içinden gelen bir ses gibi belirişler, renklerin kafiyeli olarak beyaza dökülüşü, hareketinde renkleri değil de sanki ışığı kullanan bir bilek...resim üzerine değil de resim ediliş üzerine düşünmeyi seviyorum. Işığın renklere ve gölgelere taksim edilişi bende bir resmi tamamlamak için değil de bir oluşun, değişimin ve bozuluşun anlatılmaya çalışıldığı hissini uyandırıyor. Resimde hareketsizliği ve donukluğu bekleyen insanladan değilim. Kevn ü fesad, her an yeniden yaradılış hikayesini izliyorum. Resim belki bir anın zamandan koparılşı gibi görünüyor ama musiki gibi zamanda yayılan ve zamanla mevzun bir hareket olduğunu hissediyorum. Netice-i kelam: bazen yazı yazarken eksikliğini hissettiğim bir kelime olduğunda, bir resmin yapılış sürecine bakarak, yok iken beliren renkler, şekiller ve gölgelerde saklı kelimeler arıyorum. Belki resimlerde değil ama resim belirmeye başladığında. Resmin damarlarında pıhtı atmış bir zamanda....
58 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.