Robinson Crusoe gibiyim. İstemeden bu dünya hayatına düştüm. Tek sorun gözleri henüz açılmamış bir yavru kedi gibi gözlerim kapalıydı. Toplumun yarattığı ilizyonlardan oluşmuş gözkapakları o kadar ağırdı ki hakikati görmek için insanın gözünü açabilmesi ne mümkün. Gölge oyunlarını anlamaya çalışarak. Gerçeğin arkasındaki gerçeğe ulaşmaya çalışıyordum. Ulaştığım gerçek ise beni mutsuz ediyordu. Adayı gördükçe korkuyor ve ürperiyordum. Tüm o kalabalıklar vahşi doğanın bir parçasıymış. Robinson olsa ne yapardı ? Mutluluk; sanıyorum ki herşeyi olduğu gibi kabullenip Islahı ile uğraşmak. Her insan kendi hayatının devrimcisi olmalı. Yaşamak için tek çare bu gibi görünüyor... Niye yaşamaya uğraşıyoruz suallerine ise girmeyeceğim... Sadece nefes alabildiğim her günün tadını çıkarmak istiyorum. Yorularak çalışarak alınteriyle... Fakat hakkımı alarak. Bütün gün bir tarlada çalışıp akşam huzur içinde uyumanın tadını şehirli insan nereden bilsin ? Betondan duvarlara hapis... Ha bir ada'da hapsolmuşsun ha bir şehirde. Ne fark var ? Vahşi Hayvanların tüm özelliklerini taşımıyor mu zaten insanoğlu ?
Robinson Crusoe ve Cuma'nın Serüveni Küba'da Başladı edebiyathaberleri.com/haber/948/robin...
192 öğeden 251 ile 192 arasındakiler gösteriliyor.