"Korkuyorum unutmaktan adını Unutuvermekten korkan ozan gibi.. Uykusuz geceler boyu Bulduğu bir sözcüğü.. Nasıl seviyorum oysa seni Bir bilsen Tut ki, bir asker Savasta sakatlanmis Kalan bacagini o kadar sever.. Maria İstemiyor musun beni İstemiyorsun oyle mi Demek Nasil tasirsa bir asker kopan bacağını yanında Öylece alip gideyim yuregimi Öyle mi"
Bir mesele ile başlamak istiyorum. Dede torunuyla konuşur. Hayatta içimizde her zaman savaşan iki kurt vardır. Birisi nezaket, cesaret ve sevgi gibi şeyleri temsil eden iyi bir kurttur. Diğeri ise açgözlülük, nefret ve korku gibi şeyleri temsil eden kötü bir kurttur. Torunu bir an düşünür ve dedesine bakarak peki dede bu savaşı hangisi
Reklam
Savaş ve Barış
“Hep merak ederim, eğer "savaş ilan edenlerin ve savaş kışkırtıcılığı yapanların çocukları cephenin en ön mevzilerindeki ilk birlikte yer alacaklar" diyen bir kural olsaydı, tarih bu kadar çok savaşa şahit olur muydu? Yarın sabah yapılacak ilk saldırıda ölecek ilk askerin kendi oğlu olduğunu bilerek kaç siyasetçi, kaç general savaş
Annabel Lee şiirinden esinlenip kendi yazdığım hikayem
"Artık ömrünün son anlarında olan bir adamım ben. Bu satırları yazıyorum ki bu evde yarım kalan aşk hikayem unutulmasın. Benim adım Ozan. 68 yaşındayım. Sonunda sevdiğimle kavuşmama az kaldı. Sıcak bir haziran gününde, sevdiğimle aynı anda doğdum. Aynı anda inletti göğü ağlamalarımız. Sevdiğim, Sevda'm yan komşumuzdu. O da benim gibi
hiçbir savaşta olamayacak kadar büyük bir sessizlikle anlatıyorum her şeyi. bir yerlerde büyük fırtınalar kopuyor. kendi fırtınanın içindeyken mi daha çok acır canın, yoksa yara izini hatırladığında mı iç çekersin asıl; bilmiyorum. sınırlarını kendim çizdiğim bir şehrin duvarlarından korkuyorum. adını benim koyduğum alanlardan yaka paça kaçmaya çalışıyorum. insan kendinden nasıl kaçar, kendinden kaçabildiğinde hangi kapıyı çalar; bilmiyorum.
Hikmet biraz düşündü. "Oyunun sonunda Mills evlensin Monika ile, albayım," dedi sonunda. "Çünkü, susup beklemesini bilenler kazanır. Schlick'i de savaşta öldürmekten vazgeçelim; zaten eninde sonunda aklını kaybedecektir, bu gerileme daha fazla dayanamaz. Eskiden böyle kocalar, düelloda filan ölürdü; ben buna benzer bir filim görmüştüm. Şimdi kılıcın yerini ruh hastalıkları aldığı için, bu çeşit ölümleri tasvir etmek biraz teknik bilgiyi gerektiriyor. Schlick'in akıl hastanesindeki yaşantısını da anlatalım mı albayım? Hüsamettin Bey elini tahtaya vurdu: "Oraya girmiş gibi konuşuyorsun Hikmet." "Girmesine girerim de albayım, çıkması zor olur diye korkuyorum. Bugünün doktorları, insanın delirdiğini çok kolay kabul ediyorlar da, iyileştiğine inanmakta biraz nazlanıyorlar.
Reklam
58 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.