SATRANCIN HİKAYESİ Satrancın ilk kez MS. 570 yıllarında Hindistan’da oynandığını biliyoruz. Daha önce Çin’de de bu oyunun oynandığı rivayet ediliyor. Rivayet olunur ki bunu bulan Brahman rahibi Şah’a bir ders vermek istemiş. ”Sen ne kadar önemli bir insan olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın” demek
Sabırla Okuyun
20 Ocak 2012. Bu tarihi asla unutmayacağım. Dört oğlumla yalnız başıma mücadele etmeye çalışıyordum. En büyüğü beş yaşında. En küçüğü kucağımda, kırmızı bir yüz ve titreyen bedeniyle hayata tutunmaya çalışıyordu. Diğerleri ise çığlık çığlığa ağlayarak katkıda bulunuyorlardı sahnedeki dramatik atmosfere. Ölüyorum zannettim. Ölüyordum. Çok üzgündüm,
Reklam
Jonas Salk Jonas Salk, 1954 yılında geliştirdiği çocuk felci aşısı sayesinde, milyonlarca çocuğun hayatına dokunan bir bilim insanı. Salk’ı bu kadar özel yapan nedenlerden biri de geliştirdiği aşıyı patentlememiş olması. Kendisine ‘neden patentlemediği’ sorusu yöneltildiğinde ise Salk, şu cevabı verir: “İnsanlığa ait, patenti yok diyebilirim.
Mütevâtir Hadislerin Şartları
1. Haber, yalan üzere birleşmeleri âdeten muhal olan bir topluluk tarafından rivayet edilmiş olmalıdır. Haberi rivayet eden bu topluluğun sayısı hakkında değişik delillerle farklı sayılar belirtilmiş olsa da (dört, beş, on, on iki...), serdedilen delillerin her biri bulunduğu konu ile alâkalı olduğundan hüsnükabul görmemiştir. Zira burada önemli olan sayı hakkında bir tahditten çok, yalan üzere birleşme ihtimalini aklın muhal göreceği bir topluluğun rivayetinin gerçekleşmesidir. Bu konuda İbn Hacer, muayyen bir sayının söz konusu olmadığını, haberin her tabakada bir cemaat tarafından rivayet edilmesi gerektiğini söyler. 2. Haberin mahsusâta, yani görülmüş, işitilmiş bir vak'aya dair olması gerekir.Delillerle ispatı veya nefyi mümkün olan hâdiseler için şahitlerin adet çokluğu veya azlığı vakıayı değiştirmeyeceğinden bir şey ifade etmez. Meselâ iki kere ikinin dört ettiğini isbat için insanların şahid tutulmasına gerek yoktur, çünkü bunun neticeye bir tesiri olmaz, çünkü mesele aklî bir meseledir. 3. Haber, her tabakada tevâtür vasfını taşımalıdır. Hadis için, sahabe ve tâbiîn dönemlerinde tevâtürü gerçekleştirecek kalabalık bir topluluğa ulaşılmış olmalıdır. Ravî adedi bu tabakaların herhangi birinde tevâtürü bulmaz ise, bu durumda haber mütevâtir olmaz. Nitekim daha sonraki dönemlerde birçok âhâd haber, kalabalık bir cemaat tarafından rivayet edilir olmuştur. Aynı şekilde, haber, ilk tabakada tevâtüre ulaşmışken, orta ve son tabakalardan birinde tevâtür derecesine ulaşamaz ise, mütevâtir olma özelliğini kaybetmiş olur.
FİLİSTİN KÜRTLERİ
Filistin’de Kürtlerin varlığı haçlı seferleri sonrası burayı müslümanlar ile iskan ettirmek isteyen Selahaddin Eyyubi’ye dayanır . Selahaddin’in amacı bu bölgede Müslüman çoğunluğu sağlamaktır . Gazze , Akka , Kudüs , Nablus, Safed gibi önemli şehirlere yerleşen Kürtler burada ‘’ Kürt Mahalleleri ‘’ meydana getirir.  Eyyubilerden sonra bölgede hakim olan Memlük devletinde de bu bölgedeki Kürtler önemli görevlerde bulunmuştur. Özellikle Nablus Kürtleri ordunun önemli bir parçasını oluşturuyordu . Bölgede Kürtler ile Araplar arasında çıkan çatışmalar sonucu bazı Kürt toplulukları bölgeyi terk etmiştir . 16.yy’da bölgenin Osmanlıların hakimiyetine girmesi sonucu Osmanlı’ya bağlı Kürt askerleri Gazze Sancağı’nın merkezinde bir Kürt Mahallesi kurmuşlardır . Evliya Çelebi 1671 ‘de Safed şehrini ziyaret etmiştir ve bölge halkının önemli bir kısmını bu Kürt Askerlerinin oluşturduğunu söyler . Osmanlıların son döneminde ticaret yapmak için yada Osmanlı Ordusu içerisinde bölgeye Kürtler’in yerleşimi devam etmiştir .    Filistin’de İngiliz hakimiyeti , Yahudi göçleri ve İsrail’in kurulması ile beraber bölgedeki Kürtler kendileri için daha iyi olacağı düşüncesi ile bölgeyi terketmişdir . Bugün sayıları çok az olmakla beraber , net olmayan bilgilere göre bu sayının 400.000 e yakın olabileceği söylenmektedir .  -- Yazar: Salih Çakır  
Sanal - Reel
Gece gece nereden estiyse kitaplığımı karıştırdım biraz. Ne varsa kitaplarda var diyerekten... Bir kaç mektup geçti elime dostlardan gelen . Bir kaç ta not... Aslında sayının hiçbir önemi yok. Mektuplardan birinde şöyle bir şey yazıyordu. Sanal... Neydi sanal alem gerçekten??? Bizler farkında olmadan yerlerini mi değiştirdik ? Yoksa bize hissettirmeden değiştirildi mi? Sanal ve reel alem... Reel’de birbirimize güvenemezken, sanal da sırdaş mı olduk biz? Bu mümkün mü? Biz ne idik ne olduk? Teknoloji neler çaldı bizden? Hangisinden haberimiz var? Ne garip değil mi bu serzenişimi bile teknoloji kullanarak yapıyor olmam... Herşey aslında burada gizli... Sanal alem diye nitelendirilen bu internet ortamında herhangi bir şekilde kısıtlanmıyorken! Reel hayatımızda birbirimizi kısıtlıyoruz. Derdimizi anlatmak istediğimiz de bile sosyal medya hesaplarını kullanıyoruz... Diyecek çok şey var ama... Değişmiyoruz. Değiştiriliyoruz...
Reklam
321 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.