Kelebek misalidir hayat!.. Uçarsın bazen soluksuz!.. Ya da düşersin kimi zaman uçsuz bucaksız!.. Bazen bir volkan olur yüreğin!.. Bazende üşür titrer ellerin!.. Bazen bir çocuktur yüreğin!.. İşte dedim ya kelebek misalidir hayat!.. Anlamayana ömrü günlük!.. Anlayana bir ömürlük..🌫
Zaman hızlı ve soluksuz bir iç çekiş
Reklam
Utanarak söylüyorum, elime kalem almadan birkaç takvim eskittim yine. Temiz bir sayfanın köşesine tarih atmadan birçok kahkahanın keyfini çıkardım, birçok göz yaşını kısacık zamanlara sığdırdım. Bolca uyudum, uyandım. Yürüdüm ve koştum. Bazen durdum, uzun uzun soluklandım. Bazen yoluma devam ettim, bir süre soluksuz kaldım. Hep gökyüzüne baktım, kimi zaman bulutlarla kimi zaman yıldızlarla karşılaştım. Bazen güneşi selamladım, bazen dolunayı kucakladım. Sayısız fotoğraf çektim. Yaprakları, dalları, gölleri ve kuşları yakaladım. Hep kollarımı açtım, her şeyi kucakladım. Durdum ve devam ettim. Yoruldum ve pes ettim. Cesaretlendim, nefessiz kalana değin koştum ve buraya kadar geldim. Balkonumda oturdum, kalemimi aldım ve mavi defterimin sayfalarını çevirdim. Bunca zaman sonra kelimelerimi serbest bırakıverdim..🎈
Yine bir gecenin tenha karanlığına gizledim duygularımı. Kimsesiz sokaklarına, ucu kırık kaldırım taşlarının arasına. Artık kırılmasın istedim, incitilmesin. Kaçak kimliklere büründüm tanıyan olmasın diye, Onca soruların cevabı oldum, biriken soru işaretlerinin noktası. Ben bilinmezliğe yürüdüm, bilinen sahte tümcelerden sonra... Bir şiirin ilk dizesi bile olmayı başaramamışken, Zaman beni altına atılan imza saydı. Ben yorgunken hayattan yana, Sen dur durak bilmez adımlarınla yordun yüreğimi. Nefes alışını duydum, soluksuz kalışını... Ben izah edemezken beni senle dolu sözlerime, Sen bir parantez daha açtın sahte cümlelerinin içine. Onca yitirilmiş sevda varken şu dünya dediklerinde, Ben seni tek sevdam saydım ölümün bile bitiremediklerine... S. Y
O rahvan atları anlaşılır kılan sabahlarda göğsü kasvet sayrılarıyla çarpışıp delişmen çocuklarını azdırırken dünya şehrin çarşılarından esen telaş hıçkırıklarla akşamı karşılayan bir aldanış gibi babamın incinmiş sesine çökerdi. yatağına ilk kez akan bir nehrin hırçınlığıyla karın kapadığı rayları temizleyendi babam. bir nasihatin başlangıcındaki
Sıfır noktasındayım, kayıtsız kalıyorum her yaşantıya. Hüznü özlüyorum belki mutluluğu, geceleri yıldızlara baktığımda burjuva hayallerin soluksuz düşüncesini. Tahrip edici olan dünyevi duyguların basamaklarıyla birlikte yıkılıp üstümde bir enkaz gibi ağırlık yaratması. Kumarım da hiç bir zaman kendim olmamıştır bahsim, bilirim değer vermediğim şeyleri çabucak harcadığımı. Önce bu yüklerden kurtulmam gerekir, her parçam kırılmış olsa dahi kalkarım acıyla; ufku kendi imajıdır yaşantının, buraya gelme isteği senin dipsiz kuyun, her acıda kendini daha çok hatırlarsın bilemez misin sıfır noktasında yaşanmışlıklar ışığın masmavi gökyüzünde süzülmesi gibi bütündür, mavilik senin ışığındır, peki ya bütünlük hangi kalbin kırıklığı? Kendin olduğun kalp kırıklığı yaşamaya en değer hüzündür, o bir şarkıdır. Bundandır kulaklarının hüzün özlemi. Ya mutluluk için kaybettiğin parıltılı gülümsemen? Sen bilmezsin. Kendine uzak olduğunda duygularından enkaz olarak bahsedersin, kaçarsın. Düşlemeyi bir kadınla sevişmeye benzetir dudaklarında ki arzunun aslında son çare olduğunu düşünürken ilk kez nefes alırsın. Çünkü düşlemek sana gerçeklerden daha itaatkar gelir; mazoşist bir diktatörün son öpücüğü.
Reklam
194 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.