Popüler kültürün büyük bir amacı var: İnsanın kendisini merkeze alması ve geri kalan her şeyi dekor olarak görmesi... Bunu da başardılar. Çünkü selfie refleksiyle farkında olmadan güzel şeylere hep sırtımızı dönüyor, hayata bakış açımızı da en öne hep kendimizi alacak şekilde oluşturuyoruz.
İşin kötüsü başkalarının acılarını da kendimize fon yapıyoruz bugünlerde. Gazze’yle ilgili paylaşım yaparken, “Öyle bir şeyler yaz ki insanlar ne kadar duyarlı olduğunu düşünüp seni takdir etsinler” diyen o çirkin iç sesten kurtulamıyoruz.
Anneler günüyle ilgili bir paylaşım yaparken, ne kadar ideal ve iyi bir evlat olduğumuzu ispat etmeye çalışıyoruz. Çocuğumuzun doğum gününden fotoğraf paylaşırken, hangi fotoğrafta güzel çıkmışsak, onu seçiyoruz.
Beğenilme arzusu öyle bir gelişip palazlandı ki insan olmanın gerektirdiği bütün duyguları zincirle kendine bağladı. Bizim dışımızda her şey, kendimizi ön plana çıkarmak için hazırladığımız sahnenin dekoru haline geldi.
Acı, üzüntü, mutluluk, dostluk, aşk… Hepsi çeşitli etiketlerle, donuk bakışlı vitrin mankenlerinin üzerinde sergileniyor. Hiçbir duygu yaşanması gerektiği gibi yaşanmıyor. Çünkü kendisine âşık olan insanın gözü, kendisinden başka bir şey görmüyor.
Sözlüklerde berbat bir hayat yaşayan “bencil” sıfatı da yeni imajı ve makyajıyla aramızda daha rahat dolaşıyor artık. Kişisel gelişimcilerin de desteğiyle selfie çubuğunun ucunda hayallerini yaşıyor.
Salih Uyan