Biz dili, kelime kelime değil, cümle cümle öğreniriz. Kelimeleri alfabe sırasına dizen sözlükler, onları canlı muhitlerinden çıkarır. Dil, konuşulan ve yazılan “cümleler” den ibarettir. Cümleler ise bir duygu ve düşünceyi ifade eder. Gerçek dil hakkında bir fikir edinmek için sözlüklere değil, konuşmaya veya yazılı metinlere bakmak lazımdır. Türkçeye binlerce yıldan beri giren yabancı kelimeleri çıkarmağa kalkanlar bu vakıayı göz önünde bulundurmadıkları için, kelimeye cümleyi, yani duygu ve düşünceyi feda etmişlerdir. Aşağıdaki deyim ve atasözlerine bakınız:
“Akıl almak”, “akıl almamak”, “akıl dağıtmak”, “akıl defteri”, “akıl dışı”, “akıl erdirememek”, “akıl hocası”, “akıl işletmek”, “akıl karı”, “akıl kesmek”, “akıl kumkuması”, “akıl öğretmek”, “akıl satmak”, “akıl sır ermez”, “akıl vermek”, “akılda bulundurmak”, “akıldan çıkmamak”, “akılla ölçmek”, “akıllara durgunluk vermek”, “akıllı düşman.”
Akıl kelimesi Türkçeye Arapçadan geçmiştir ama bu yirmi kadar deyimi Türkler vücuda getirmişlerdir. Türkiye’de onları bilmeyen bir Türk tasavvur edilemez.