Beni en çok etkileyen şeylerden biri yazarın romanı yazarken kendine oto sansür uygulamamış olmasıydı.
İşler öyle yürümüyor, bizler sorgusuz sualsiz kabullenen taraftayız. Biraz kafası çalışan herkes başına geleni sorgulamaz mı?
‘Soru yok! Soru yok!’ dedi Murat, sonra ekledi. ‘Okulda bize böyle öğrettiler.’ syf.80
Bir diğeri uzun zamandır içinde çırpınıp durduğumuz korona salgınını sanki önceden görmüş gibi kurgusuna bir ekleme yapmış:
Klinik şefi odasında internet başında Dünya Sağlık Örgütünün sayfasını okuyordu. İlgilendiği makale yeni ortaya çıkan NDM-1 virüsü hakkındaydı. Bu virüs, bakterilerin içine giriyor ve o bakteriyi antibiyotiklere karşı dirençli hale getiriyordu. syf. 86
Ayrıca roman sona gelirken şöyle bir mesajla bitiyordu:
Roman böyle ilerlesin isterdiniz değil mi sevgili okurlar? Mutlu bitsin bir masal gibi. Ama Pelin’in Murat’la sevgili olacağı masalını yutturamam size. syf.150
Bu romanda iyilerin kötüleri yendiği tozpembe bir masal dünyası yerine; direnişin olduğu, dostluğun olduğu ama aynı zamanda her zaman iyilerin kazanamadığını da göstermiş okuyucusuna. Yani gerçekleri. Çocuklar zaten gerçeklerle büyümeli. Öyle değil mi?
not: Bitirmeden bir not, bu romanı bence önce yetişkinler okumalı. Ders alacakları şeyler çok.