Bu aralar pek hüzün pek umutsuzluk şiirleri okuyorum. Hoyratça sarıyor beni hoyratça sarılıyorum bende. Yeni bir şey yok. Yeni bir şey yok. Kapımı çalan kışlığımı getiren hüzünden başkası değil.
Nasıl bir hüzün yaşadı Anday 20.yy da. Bir çöküş gördü. İki savaş, iki darbe. Yüzlerce baskı, yasak. Ve şiirlerinde bunu (anlattığı yazdıklarım değil.) büyük bir ustalıkla ve kapalılık kaygısı gütmeden anlatıyor. İşte şiirlerinin edebi değeri burada artıyor Anday'ın. O imgelem o semboller yakalanılan ahenk yakışan bir imaj oluveriyor bir anda.
Beni en çok düşündürttüren ve sorgulatan bu kitabı oldu. Ve Kitaba da ismini veren Yağmurun Altında şiiri beni çok etkiledi. Anday burada cebelleşiyor. Yaşamla umutla tutunmak ve tutanamamak arasında bir kavga veriyor gibi.
Bu kadar hüzün, dert, keder derken yaşayamamak bunca yara olurken üzerimize Anday bizi yeniden doğuşun olacağı o umut beslenilecek yerlere ormana davet ediyor, düşünmemeyi salık veriyor bize
Martılar gibi yağmurun altında.
Okumanızı çok kocaman isteyeceğim bir kitap. Okurken şöyle diyeceksiniz kendinize "biz ne yaşıyoruz, bu yy da olan nedir?" Hem yüreğinize dinginlik verecek bir kitap. Gerçekten öyle. Sanki Anday'ın o ruhsal enerjisi dolaşırken cümlelerin arasından bize sirayet etmiş gibi. Öyle dingin ve öylesine uysalki tüm bu kasvetli ortam içerisinde içimize bir ferahlama geliyor. Özellikle mutsuzken okuyun. Hemen geçsin :)
Bir de Anday'ın çok güzel düzyazıları da var. Ne azından o güzel kalemine farklı bir bakışlada yaklaşmış olursunuz.
Yaşayabilir miydik daha