Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hadis alanında büyük bir bilgin(!) olarak Goldziher’in Buhârî ve Müslim için ifade ettiklerinin bir karşılığının olmadığını belirten Sezgin, onun temel düşüncesini şöyle özetlemektedir: “Buhârî’deki bütün hadisler Buhârî’nin devrinde yaşamış olan fikir ekollerinin düşüncelerinden ve icatlarından ibarettir. Yani bunun peygamberle bir alakası yok! Bunlar sadece devrin fikirlerini aksettirir. Buhârî bu ükirleri toplamıştır! Rivayetler zinciri ilave etmiştir, yani uydurmuştur.” 1956 yılında, Buba’rî’nin Kaynakları olarak yayınlanan doktora tezinde Fuat Sezgin, bu çalışmasıyla, hadis külliyatının sadece 'şifahî’/sözlü olarak toplanmadığını, yazılı kaynakları olduğunu ispatlamıştır. Ona göre hadislerin “arkasında yazılı kaynaklar var. Zira önceleri şimdiki gibi kitaplar, dipnot olarak kaynak eser gösterilmezdi, direkt şahıs ismi yazılırdı. Bu rivayet zincirine göre sıralanır, ama aynı zamanda da yazılı bir kaynağa dayanırdı. ”
İyice ve etraflıca düşünerek dünyevî çengellerden kurtulmayı sağlayan teemmül, hakikati düşünerek, olayların varacağı son noktayı gözden geçirmek suretiyle tedebbürle tanıştırır/buluşturur. Yavaş yavaş anlayarak farkına varmayı sağlayan tefehhüm, kulun Allah’in kudret ve azametini anlamasıyla tezekkür evresine geçer. Aklederek, idrak ve kavramayı gerçekleştiren inanç sahibi, kaybettiği hikmeti elde etmek için tefekkür deryasına dalar. Zira hikmeti elde etmenin başlangıcı tefekkürdür. O da Allah'a yakın olup, O’ndan korkmaktır. Ancak ilahi hediye olan hikmeti, Allah dilediğine verir. Garip, yalnız ve münzevi olan mütefekkir, âlemleri sırtında taşıyan zihin ve fıkir erbabıdır. Zira o, değerler, idealler, amaçlar ve hedefleri konuşur ve düşünür.
Reklam
Tefekkür, insanın kendini bilmesini, tanımasını sağlayan; yetenek ve kabiliyetini keşfettiren bir zihin, akıl ve kalp eylemidir. Tefekkür sayesinde insan, nefsin ve hazların sınırsız talep ve arzularını sınırlandırır, nefsini terbiye eder, ruhunu yüceltir, hakikat insani olur. Tefekkür, insandaki zevkleri, zarafetle meşru alana taşır. Aklı, sapkın ve batıldan korur. Akli karışıklar içinde olanları salah (kurtuluş) limanına taşır. Hakkı, hayat yolculuğunun mihengi yapar. Var edeni, Rabb’î bilmesine ve tanımasına yol açar. Böylece 'ben’ ve şuur Rahman’a açılır. Tefekkür, ümmeti ve insanlığı düşündürür. Var olanların akıbetini hayra çevirmek için, aklı âlemlere yönlendirir. Gönlü hakikat ve irfanla doldurur.
Nefis ve bedenle muhasebe, çile insanın tefekkürüdür. Onun mahalli çilehanedir. Geceleri uyku gibi hazları yok eden tefekkür, teheccüdle hayat bulur. İtikâfla şahlanır, Ramazan’la zirveye ulaşır. Namazla miraca çıkar, Kudüs’e gece yürüyüşüyle istikamete vâsıl olur. Ashab-ı Kehf ’in tefekkürü, imtihanlar içinde geçer. Yenien doğuşlara kapı aralar, yürekleri nefeslendirir, karanlıkları aydınlığın nuruna ulaştırır. Tefekkür; geçmişi, anı ve geleceği düşünmektir. Yani geçmişi, tarihi ve olayları düşünüp dersler çıkarıp, tedbir almaktır. Anı (şimdiyi) düşünüp, nasıl ve ne şekilde hareket etmemizi sağlamaktır. Geleceği düşünüp, risk ve kazanımlara hazırlanıp, ona göre plan ve projeler yapmaktır.
Duygular, düşünceler, fikirler, idealler, akılla ve kalple ortaya çıkar. Dil ile kelama dönüşür. Kalem ile yazılır; kâğıt ve kitapla kalıcı hale gelir. Allah ın, Elçiler'iyle gönderdiği vahiy/kelam da, insanların yazdıkları da kâğıda geçmiş ve böylece beşeriyetin tarihi belirlenmiştir. İlim, hikmet ve irfanın yayılışı, kâğıt ve kitapla gerçekleşmiştir Öğrenmek, öğretmek, dinlemek, hiç olmazsa bunları sevmek, hakîkat arayışının yolcularının özelliğidir. İnsana verilen akıl ve kalp, maddi ve manevî ilerlemenin istikametini gösteren iki hazinedir.
Kalem ve kelâm, Kur’ân’ın ayetlerine, “oku” emrinden sonra dâhil olmuşlardır. Okumak; yazmak ve konuşmaktan/kelamdan önce gelen bir irtibat vasıtasıdır. İlim bilmekle başlar. Bilmek ise okumakla mümkündür. Bilgi de hem okumak hem yazmak ve hem de konuşmakla kemâle erer. Ama nihayetinde hepsi Yunus’un da dediği gibi, Hakk’ı bilmektir. Bu gayeleri gütmeyen bir okuma fiili, dünyevî bir kazanç olarak düşünülür. Önemli olan marifetullah’a ulaşmaktır.
Reklam
Birlik, aileyi kurar, aile cemiyeti inşa eder. İnsan, aile ve cemiyet ise, devletin vazgeçilmez kurucu unsurlarıdır. Ailenin hayatî önemdeki ferdi, kadın ve annedir. Küçük yuva aileyi anne kurarken; büyük yuva vatanı, iyi kadınların yetiştirdiği iyi erkekler kurar. Erkekler, kadınlardan aldıkları destekle dünyayı inşa ederler. Güçlü ve erdemli erkekler, iyi kadınlarla yapılan iyi evlilikler, iyi aileler ve iyi toplumla ortaya çıkmaktadır. Aileyi ayakta tutan tutkal ise, bir arada bulunmasıdır. Parçalanmış, ayrık ve kopuk aile, toplumu ve nihayetinde devleti çökertir. Millet ve devlet, ailenin sağlamlığı üzerine ilim, hikmet, irfan ve özgüven ayakları üzerinde durmaktadır.
Mutluluk, kutsal ve aşkınlığın manevî zevkiyle kemale ulaşır. Ancak inanç ve metafizik alan, büyük ruhî lezzetler yaşatmakla birlikte, istismar ve ihtirasların vasıtası haline de gelebilir. Bunlara karşı yapılması gereken, fazilet zırhına bürünmektir. Bu koruyucu kalkan, hazzın her türlüsünü bertaraf etmeye muktedirdir. İlahî uyarıların ibretlerle buluşması, erdemsizliğin ortadan kalkarak, huy haline gelmesini engellemektedir. Erdemlerin, insan, toplum, şehir ve devlet üzerindeki etkileri, dostluk ve muhabbet ekseninde tezahür eder. İnsanla ilgilenmek ve uğraşmak, meşakkatli ve yorucudur. Bu çaba, hizmet alan için de veren için de en büyük faziletlerden birisidir.
Kutsalın meyveleri olan akıl ve erdem, insana önce okumayı sonra da kalemle yazmayı öğretti. Kalemin yazdıkları kelamla varlık kazandı; kağıt ve kitapla da hayat buldu. Nihayetinde kalem, kelam ve kitap birbirlerini tamamlayan üçlü bir harmonidir. Birisinin yokluğu, diğerleri için bir eksikliktir. Levh-i mahfuzda yazılanlar, erdemin ve mutluluğun gerçekleşmesi için dünya âlemini bir imkânlar alanı görmektedir.
Önsöz
Kutsalın meyveleri olan akıl ve erdem, insana önce okumayı sonra da kalemle yazmayı öğretti. Kalemin yazdıkları kelamla varlık kazandı; kağıt ve kitapla da hayat buldu. Nihayetinde kalem, kelam ve kitap birbirlerini tamamlayan üçlü bir harmonidir. Birisinin yokluğu, diğerleri için bir eksikliktir.
Sayfa 11 - Rağbet, 2019
220 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.