Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İmam Süyûtî hazretleri, Hüsnü’l-Muhâdara’da kendisine ait 300 eser bulunduğunu ifade etmiştir.(81) Daha sonra yazdığı eserlerle birlikte bu sayı, İbnü’l-İmâd’ın kaydına göre 500(82) Ziriklî’ye göre 600’ü aşkın,(83) Halid et-Tabbâ’a göre ise 1200’dür.(84) ***** 81Süyûtî, Hüsnü’I-Muhâdara, 1/338. 82 ibnü'l-lmâd, Şezerâtü’z-Zeheb, 8/52. 83 Ziriklî, el-A‘lâm, 3/301. 84 Tabbâ1, Süyûtî, s. 309-405; ayrıca bk. Zengin, Süyûtî, s. 14.
Tasavvuf
Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] ve sahabesinin yaşadığı gibi İslâm’ı yaşamaya çalışmaktır, diyebileceğimiz tasavvufun bir tek tarifi yoktur. Bunun da sebebi hiç kuşkusuz tasavvufun kal, (söze dayalı) değil, hal ilmi oluşudur. Yani, tasavvuf, kitap okumakla, bilgiyi artırmakla değil; ancak yaşayarak, tadarak, hissederek elde edilen bir
Reklam
Tasavvufun Kaynağı
Mutasavvıf ve birçok İslâm âlimine göre, tasavvufun kaynağı, Kur’an ve Sünnet’tir. Bu görüşe göre ismen olmasa da tasavvuf, Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] ve sahabe hayatında mevcuttu. İlk dönemlerde kendisini zühd hayatı şeklinde gösteren bu ilme, zamanla tasavvuf, bu yolun takipçilerine de mutasavvıf denilmiştir.İmam Süyûtî [kuddise
Sufilerin İtikadı
Allah’ın zatı; başka hiçbir zata, sıfatları hiçbir sıfata benzemez. Mahlûkların tahmini O’nu [cellecelâluhû] kavramaz. Sonradan olanlardan öncedir. Her şeyden önce O vardı. O’ndan başka kadîm yoktur. Ne cisim, ne gölge, ne şahıs, ne sûret, ne cevher ne de arazdır. Kendisi için ne (parçaların bir araya gelmesiyle) birleşme ne de ayrılma vardır. Ne hareket halindedir ne de sükûn. Artmaz, eksilmez. Ne parçalardan, ne cüzlerden, ne uzuv ve ne de âzalardan müteşekkildir. Cihet (yön) den münezzehtir. Üzerine âfetler cereyan etmez, uyuklanmaz, vakitler üzerinden geçmez. İşaretler O’nu tayin edemez. Mekân O’nu kuşatamaz. Üzerine zaman cereyan etmez. O’nun hakkında dokunma, uzlet, mekânlara hulûl etme câiz değildir. Düşünceler O’nu ihata edemez (kuşatamaz). Perdeler O’nu perdeleyemez. Gözler idrak edemez. O’ndan önce kablu (önce) yoktur. Ba‘du (ondan sonra) zarfı O’nu sonlandırmaz. Min ( den-dan harf-i cerri) başlangıcı için kullanılmaz. An ( ondan) da O’na izafe edilemez. O’nunla beraber ilâ ( -e-kadar) kullanılama yacağı gibi, hakkında fî ( -içinde) de câiz olmaz.
Sûfîler, şu hususlarda da icmâ etmişlerdir: Gözler O’nu idrak edemez. Zanlar O’nu kavrayamaz. Sıfatları değişmez. İsimleri tebeddül etmez. Böyle devam eder ve zeval bulmaz. Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın olan odur. O, her şeyi bilendir. O’nun misli hiçbir şey yoktur. O, işiten ve görendir.”173
Ona(Suyuti) göre, Âdem’den [aleyhisselâm] Peygamberimiz’e kadar gelen tüm nebîlere ya zâhir ve şeriat hükümleri ya da hakikat ve bâtın ilmi verilmiştir. Peygamberimiz’den [sallallahu aleyhi vesellem] başka hiçbir nebîye her iki ilim birden verilmemiştir. Mesela bunlardan Hızır’a [aleyhisselâm] bâtın ilmi verilirken, Musa’ya [aleyhisselâm] zâhir ilmi verilmiştir. Peygamberimiz’e [sallallahu aleyhi vesellem] ise her iki ilim birden verilmiştir. Her iki ilimle de hüküm veren Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem], bu özelliğiyle diğer tüm nebilerden üstün olmuştur.226 İmam Süyûtî hazretlerine göre, Hızır [aleyhisselâm], çocuğu şeriat hükümlerine göre öldürmemiştir. Çünkü şeriat, çocuk yaşta birinin henüz işlemediği bir işten dolayı öldürülmesine cevaz vermez. Hızır’ın çocuğu öldürmesi onun nebîliğine ve ona verilen bâtın ilme has bir durumdur. Bunu da Şeyh Takıyyüddin es-Sübkî’nin [kuddise sır- ruhû] şu sözüyle desteklemektedir: “Hızır’ın [aleyhisselâm] çocuğu öldürmesi, kâfir tabiatlı oluşu sebebiyledir ki bu da bu olaya has bir durumdur. Zira çocuk (yaşta) birinin öldürülmesinin şeriata göre câiz olmadığı bilinmektedir.” 227 Bundan dolayı, zâhir ilim sahibi Musa [aleyhisselâm] durumu anlayamamış ve kabullenememiştir. Sûrede ifade edildiği gibi Musa’ya [aleyhisselâm] verilen ilim zâhirî, Hızır’a [aleyhisselâm] verilen ilim ise bâtınîdir.
Reklam
Bunların(Evliyanin velayetinin) birtakım özellikleri vardır. Şöyle ki: 1. Veliler mâsum değildir. Mahfuz (korunmuş) dur. Mâsum günah işlemez, mahfuz işler; ancak günahta ısrar etmez. 2. Velilerde son nefeste imanla vefat etmek garantisi yoktur. 3. Veliden keramet zuhur eder; o da ihtiyaç olduğunda. Durup dururken keramet göstermek, velilikte söz konusu değildir. 4. Bir veli bin yıl ömrü olsa, bu süre içinde manevi kemalatta yükselse, bir peygamberin topuğuna bile varamaz.
Keramet
Evliyanın kerametinin hak olduğunu savunan İmam Süyûtî’ye [kuddise sırruhû] göre, diğer nebî ve evliyanın tüm mucize ve kerametlerinin kaynağı, Hz. Muhammed’in [sallaahu aleyhi vesellem] nurudur. Zira tüm nebîler, (aslında) bilgilerini Peygamber Efendimiz’in [saiiaiiahu aleyhi veseiiem] bilgisinden almaktadırlar.240 Ehl-i sünnet mezhebine göre, evliyanın kerametlerinin sabit olduğunu ifade eden İmam Süyûtî’ye göre; nebilere ait tüm mucizelerin (evliya için) keramet olarak vuku bulması câizdir.”241 Ancak mucizede var olan meydan okumanın, keramette olmaması şartıyla.242 Ona göre, velinin eliyle gerçekleşen keramet, aslında tâbi olduğu nebînin bir mucizesidir. Zira bu keramet veliye, ancak o nebîye tâbi olması, ona iman etmesi, getirdiklerini kabul etmesi ve şeriatıyla amel etmesiyle mümkün olabilir.243 ***** 240.bk. Ferzende İdiz, "imam Süyûtî’nin İlm-i Bâtına Dâir Bir Risâlesi: El-Bâ- hir fî Hükmi’n-Nebî bi’l-Bâtın ve’z-Zâhir”, Ekev, yıl 15, sy. 48 (Yaz 2011). 241 Süyûtî, Bahir, vr. 50b. 242 Süyûtî, eş-Şerefü’l-Muhattem, vr. 3a_b- 243 Süyûtî, Bâhir, vr. 51a.
İmam Süyûtî hazretlerine göre hayattayken keramet gösteren velinin, ölümünden sonra da kerameti görülebilir. “Peygamber Efendimiz’in birçok mucizeleri ölü münden sonra zuhur etmiştir. Gaybden verdiği haber türünden mucizeleri de, İsa’nın [aleyhisselâm] nüzulü vb. gibi âhir zamanda vuku bulacak olan mucizeleri de zuhur edecektir. Bu mucizelerin, ölümünden sonra meydana gelmeleri onun doğruluğuna ve davetinin kıyamete ka dar süreceğine delalet ettiğinden bunların, Resûlullah’ın [sallallahu aleyhi vesellem] mucizeleri olduğu gerçeğini değiştirmez. Yine bu ümmetin içindeki evliyanın kerametleri de bu meyandadır. Zira bu kerametler Resûl-i Ekrem’in [sallallahu aleyhi vesellem] doğruluğuna delalet etmekte ve onun daveti zamanında gerçekleşmektedir ki bu da ha kikatte onun bir mucizesidir.”(Süyûtî, Bâhir, vr. 51a.)
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.