Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kur'ân'ın hidayeti ve yol göstermesi olmasaydı gerçek mabuda ibadet yolu açılmazdı.
Sayfa 116 - Sufi KitapKitabı okudu
Hak Teâlâ'nın dilediği her şey O'nun razı olduğu şeyler değildir, küfür (Allah'ı inkâr) ve günah işlemek gibi.
Sayfa 115 - Sufi KitapKitabı okudu
Reklam
Eğer Hakk'ı arayan talibin gönül sahası Allah'ın lütfu ile bütün arzu ve dileklerden arınır ve orada Hak Teâlâ'dan başka istek kalmazsa, o esnada yaratılmasının gayesi ortaya çıkar, kulluğun hakikati yerine gelir. Bundan sonra o kişiyi eksik insanları terbiye için geri (dünyaya) döndürmek isterlerse, Allah katından ona bir irade ve ihtiyâr hediye edilir. Böylece o kişi izin verilmiş bir kul gibi, sözlü ve fiili işlerinde tercih sahibi ve izinli olur. Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanma makamı olan bu mertebede, irade sahibi kişi ne isterse diğer insanlar için isteyecek, diğer insanların iyiliğini ve menfaatini düşünecektir, kendi menfaatini değil.
Sayfa 114 - Sufi KitapKitabı okudu
Kesin bilgi, kalbin işidir. Mesela kalbin Güneş'in varlığına olan kesin bilgisi (göz gibi) casus hükmündeki hisler ve duyular vasıtası ile olur. Kalbin kelâm meselelerinden biri hakkındaki kesin bilgisi ise bir şeyin aracılığı olmaksızın gerçekleşir. Hak Teâlâ tarafından ilhâm yoluyla vasıtasız olarak verilmiştir. O hâlde, kalbin duyular vasıtası ile Güneş'in varlığına inanması ilme'l-yakin türündendir. Kalbin ilhâm ile bilmesi ise ayne'l-yakin yerindedir. Aralarında büyük fark vardır.
Sayfa 112 - Sufi KitapKitabı okudu
Efendimiz'in (as) hadisi şerifi olarak Abdurrahman b. Semere'den(ra) şöyle nakledilir: ... Ümmetimden bir adamı gördüm, Cennet kapılarına gelmişti, ancak yüzüne kapılar kapandı, derken Lâ ilahe illallah şeklindeki şahâdeti geldi, kapılar kendisine açıldı, bu söz onu içeri soktu"
Kalp ve Mertebeleri
Hadis-i Kutsi de Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Yerim ve göğüm beni içine alamaz, lakin mü’min kulumun kalbi alır.” ️
Sayfa 44 - sufi kitapKitabı okuyor
Reklam
Hak Teâlâ'yı ahirette görmek mü'minler için haktır ve gerçektir. Ehl-i Sünnet ve Cemaat'ten başka İslâmî firkalar ve filozoflardan hiçbiri buna cevaz vermemişlerdir. Onların inkârının sebebi, gâibin şâhide kıyas edilmesidir (Allah'ı dünyada göremediğimize göre ahirette de göremeyiz, derler). Bu ise yanlış bir hükümdür. Görülecek olan (Allah) mademki nasıl ve niceliği bilinemeyendir, o hâlde O'nu görme işinin de nasıl olacağı bilinmemektedir. Buna inanmak ama nasıl olacağıyla uğraşmamak gerekir. Bu sırrı bugün evliyanın seçkinlerine göstermişlerdir. Bu her ne kadar görmek değilse de, görmemek de değildir. "Sanki sen O'nu görüyormuşsun gibi" olur. Yarın kıyamette bütün mü'minler baş gözleriyle Cenâb-ı Hakk'ı görecekler ama hiç anlayamayacaklardır. "O'nu gözler idrak edemez." (el-Enâm, 6/103) Bu müşahededen iki şey elde edeceklerdir: 1. Gördüklerine dair kesin bilgi, 2. Allah Teâlâ'yı görmekle oluşan lezzet.
Sayfa 109 - Sufi KitapKitabı okudu
Tekvin (yaratma), Cenâb-ı Hakk'ın hakîkî sıfatlarındandır. Eş'arîler Tekvin'i izafi sıfatlardan sayarlar, Kudret ve İrade sıfatlarını âlemin yaratılması için yeterli görürler. Ama doğrusu, Tekvin'in Kudret ve İrade'nin ötesinde, müstakil ve hakîkî bir sıfat olmasıdır. Bunun izahı şudur: Kudret, bir işi yapmaya veya yapmamaya gücün yetmesidir. İrade, Kudret'in iki tarafından birini tercih etmek, bir şeyi yapmayı veya yapmamayı dilemektir. O hâlde Kudret'in rütbesi İrade'nin rütbesinden yüksektir. Bizim hakîkî sıfatlardan saydığımız Tekvin'in (yaratma) rütbesi ise Kudret ve İrade'nin rütbesinden sonradır (aşağıdadır). Bu sıfatın işi, İrade ile tercih edilen tarafın yaratılmasıdır. O hâlde, Kudret fiili ve işi gerçekleştiren (kuvvet), İrade onu tercih eden, Tekvin de yaratıp var edendir. Öyleyse Tekvin'den uzak kalmak mümkün değildir.
Sayfa 107 - Sufi KitapKitabı okudu
255 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.