O şaşkınlık –kim bilir belki de bir cezbedir senin şaşkınlık sandığın– ânında sana bir çığlık gibi gelen o nefes, o “o” sesi birdenbire belki her şeyi ifşa etmeye yetecektir: “O” diye sesleniyorsun, sesleniyor, sesleniliyor: Fakat kimin sesidir o, bilemiyorsun, bilinmiyor: O “o” sesinin içinde yitip gidiyor her şey: sen de, o da. Ama sırrın çözüldüğünü, çözülüp açıldığını sanmaya başladığın anda her şeyin başlangıcına dönmüş olduğunu görerek “o” sesini “ah” sesiyle değiştiriyorsun.
Reklam
Bâzı an: yani kendini zırhların içine sıkışmış gördüğün an: yani dışarda duran dünya ile ilişiğini kestiğini düşündüğün an: yani tam böyle bir düşüncenin içine kendini kapıp koyvermişken, artık bu dünyada kendinden başka bir şeyin bulunmadığını, her şeyin senin kendinden ibaret olduğunu sandığın o an: öyle ki, artık kendini bile tanımaktan çıkmış durumdasın: neyi tanıdığın ve neyi tanımadığın da bilinmez olmuştur: işte böyle bir an: yürüyorsun ama yürüyen sen misin, bilinmiyor: gülüyorsun, ama gülen kim, bilinmiyor...
...boyaları, zırhları tırnaklarınla söküp çözdüğünü sanıyorsun, ama her defasında onun altından başka zırhların, başka boyaların ortaya çıktığını ayrımsıyorsun, bunu ayrımsayarak daha bir hırsla boyalardan, verniklerden, zırhlardan ve sırlardan kurtulmanın çarelerini arıyorsun: ama kendini nereye kadar soyabilirsin ve daha nereye kadar gidebilirsin: bilinmiyor.
Dertsiz aşk tam aşk değildir.
Sayfa 216
Bir çalı bile, bağrındaki dikene nispetle gülden bir imge taşır.
Sayfa 212
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.