Alelade ile fevkalade arasındaki farkı düşünmelisin. Bilhassa. Ve kendi kendine. Düşünmelisin ki alelade düz, gebertici ve ne kadar gebertici ise, fevkalade o kadar kıvrak, çıngıraklı ve ateş dillidir. Neden düşünmelisin? Sen ki Abbas'sın ve bir zamanın birinde, şiir diyerek: "Benim için her şey aleladenin haricindedir" etmişsin. Yani sen daima ve daimanın daiması; kıvrak, çıngıraklı ve ateş dilli bir akış içindesin.
Sayfa 153Kitabı okudu
Bu şehrin sana bir diyeceği var. Ve demedi bunu daha. Diyecek belki. Belki başka bir sefer yine sırılsıklam ve zilzurna gelişinde diyecek. Ama diyecek.
Sayfa 152Kitabı okudu
Reklam
Ve sen sağdıç, uzakta Nedim'in herhangi bir mısraı kadar ince ve zarif şehrimizde büyük aşkının kapısını çalmakla meşgulsün. Biliyorsun ki o gelecek. Ve tıpkı bir med gibi seni yükseltecek. Oysa ben, Abbas, daima bir med yaratmak istiyorum. Eninde sonunda bir gara arka arkaya sonsuz trenlerin girişi gibi gürültülü ve heyecanlı bir med.
Sayfa 151Kitabı okudu
"Sen" diyor Annette "hep bir pencerenin arkasında gibisin. İnsanlar yaşıyor, sen seyrediyorsun."
Sayfa 144Kitabı okudu
Bir keresinde, arka yollardan Cité Universitaire'e giderken: "İhsas" diyor "İhsas olmazsa sanat eseri olmaz. Bunun böyle olduğu muhakkak. Düşün bir kere: Sokakta gözlerinin önünde bir adam vuruyorlar. Tınmıyorsun. Oysa sahnede bir adam ölüyor. Sana dokunuyor. Şimdi bak, aslında birincisi gerçek, ikincisi sahte. Fakat ikincisinde his, ihsas var."
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Bizim tahsil hayatımıza girmiş bir tip vardır: "İnek" deriz. Bu tip, kitabı okumayıp yiyen, otlayan, gevişen ve sorulunca makarna döker gibi iplik iplik çıkaran tiptir. Mesela Liseler İçin Tarih kitabının Osmanlılar bahsinin dışında ne Tanzimat, ne Gülhane Hattı ve ne de mesela İttihat ve Terakki Cemiyeti hakkında hiçbir fikri yoktur. Edinmemiştir. Sınıflarını arslan gibi geçen bir zavallıdır bu. Ve galiba bizim maarif sistemimizin Osmanlı vasıflarının bir mahsulüdür.
Sahi, bir de yolculuk dedimdi zahir. Yolculuk başkanın başkası. Yolculuk üç kere aynı an içinde yaşamak, bir ömür içinde bin ömür yaşamak. Ama yaşamak! Yolculuk hâlinde hem bir eksen üzerinde belli bir gidişin vardır hem de koptuğun organizmadan sende kalan hareketin. Hem bak, bu değişmez, daha doğrusu zor ve yavaş değişir: Şehirler, denizler, limanlar yolunun üstüne çıktıkça sana âyan olurlar: Bir saat, beş saat, bir gün, iki gün için: Göklerinde bir kuyruklu yıldız olur ve gelir geçersin.
Sayfa 112Kitabı okudu
Yaşamak, yarı yarıya bilmektir. Yarıdan fazlasını bilmek iddiasında değilim, fakat duymak sağdıcım, duymak! Kulağını yere koyup onun altında kımıldanan hayatı duymak!..
Sayfa 100Kitabı okudu
Ve adına yaşamak filan de diğimiz müthiş vazife.
398 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.