19. yüzyıl başlarında, “başarı” ile sonuçlanan Sırp (1804) ve Yunan (1821) ihtilalleri’nden başka, Osmanlı Devleti içinde geniş çapta merkezden kopma eğilimleri ve eylemleri görülür. Osmanlı ve Cumhuriyet tarihçileri tarafından “ayaklanma”, “isyan”, “başkaldırma” diye nitelendirilen bu hareketler genel olarak kişisel tutkuların bir sonucu,
Fazla bilinmeyen ama dikkatimi çeken bir kitap olmuştu.
Yazar kitabına başlarken ilk denemesinde yapıcı bir dille başlıyor. Bazı yerleri okumaktan büyük zevk duydum. Ama kitabın sonlarına doğru yazarın ideolojisini ayrıştırıcı bir dille göstermesi, bu zevki benden aldı. Çok güzel bakış açısı da olsa ideolojik zıtlıklardan dolayı tavsiye edebileceğim bir kitap olmadı. Ama okuyan kendisine illa ki bir şeyler katar.
İnsanı, ulaşamayacağı büyüğe ayarlamak, ona, topluma kötülük değil de nedir? Bırakın, herkes kendi büyüğünü gerçekleştirdim! O boyutları değişik büyüklerle güzelleşmez miyiz, esenliği paylaşmaz mıyız?
Ne dersiniz?..
Tarihi, sıradan insanlar omuzlayıp ileriye taşıyor ama tarih,bayrağı dikenlerin destanını anlatıyor. İyi de o sıradan insanlar olmasaydı, kim götürecekti bayraktarı, bayrağı diktiği tepeye?