haydi itiraf edelim, hepimiz bulutlar içinde yüzerken pat diye tosladığımız gerçeklere sahibiz.
''cehenneme kadar bu mereti ancak avucunda tutarsan sahibi olursun diyordu o,bir daha adı sanı duyulmayan o serüvenciye gösterdiği misketi anımsayarak, yeni kalkınma hamlesinden gurur duyuyordu gerçekte , en ufak ayrıntıyı bile sesiyle, bedeniyle bizzat yönetiyordu, yönetimin ilk yıllarındaki gibi bataklıklarda, başında avcı şapkası, ayağında çizmelerle dolaşıyordu kendisini yapayalnız gördüğü boğulmuş adam düşlerindeki kentten bambaşka bir kent yaratılacak burada, şanına uygun bir kent;şu evleri lütfen kaldırın ,diyordu mühendislerine şuraya yerleştirin de ayak altında durmasın onlar da yerleştirdiler şu kuleyi 3 metre kadar yükseltin de halk uzak denizlerdeki gemileri görebilsin ,yükselttiler ,lütfen şu ırmağın yatağını değiştirin, değiştirdiler ,yanılgılara düşmeden ,yürekliliği hiç elden bırakmadan bağlanmıştı bu kalkınma hamlesine, o heyecanla günlük devlet işlerinden öylesine uzak kalmıştı ki çocuklar sorunu ortaya atıldığında pat diye ansızın toslayıverdi gerçeğe, dalgın bir yaver ağzından kaçırmıştı ,yüzdüğü buluttan aşağılara uzanıp hangi çocuklar diye sordu general, bizim çocuklar efendim,iyi ama hangileri Allah kahretsin ;o güne kadar Milli Piyango'da çekim işlemini yürüten çocukların ordunun elinde olduğunu kendisinden gizlemişlerdi."