Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
iman-ı taklidi, çabuk, şüphelere mağlûp olur.
Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikide pekçok meratib var. O meratiblerden ilmelyakin mertebesi, çok bürhanlarının kuvvetleriyle, binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidi iman bir şüpheye karşı bazan mağlūp olur.. Hem, iman-ı tahkikinin bir mertebesi de aynelyakin derecesidir ki, pekçok mertebeleri var. Belki esma-i İlâhiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kainatı bir Kur'ân gibi okuyabilecek derecesine gelir. Hem, bir mertebesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara şübehat orduları hücum da etse, bir halt edemez.
"Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikiden gelen tafsili ve bürhanlı marifet-i kudsiyedir."
Reklam
Sınırsız nimetlere karşı nasıl şükrederim?
Eğer desen: Şu küllî hadsiz nimetlere karşı, nasıl şu mahdud ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim? Elcevap: Küllî bir niyetle, hadsiz bir itikad ile…
Eğer bir saatçik sarhoşça sefâhetin ve pis lezzetin bu nihayetsiz gamlara, hüzünlere, elemlere muka- bil gelebilirse o sefâhette kal!.. Yoksa, aklını başına al!.. O mânevî cehennemden kurtulmak ve îmânın bu dünyada dahî temin ettiği bir mânevî cennete girmek ve saâdet-i hayatiyeyi tatmak için, Kur'ân'ın dersini dinle...
Sayfa 20
"Bu bîçareler kendilerini, bu mıknatıs gibi cezbedici fitnenin ateşinden kurtaramazlar."
Sayfa 19
Reklam
Dünya ve âhirette ebedî ve dâimî süruru îman dairesindeki terbiye-i isteyen, Muhammediye'yi (A.S.M.) kendine rehber etmek gerektir.
Sayfa 17
Madem ecel gizlidir, her vakit ölüm, başını kesmek için gelebiliyor ve genç ihtiyar farkı yoktur. Elbette daima gözü önünde öyle büyük dehşetli bir mes'ele karşısında bîçare insan, o îdam-ı ebedî, o dipsiz, nihayetsiz haps-i münfe- ritten kurtulmak çaresini aramak ve kabir kapı- sını bir âlem-i bâkiye, bir saâdet-i ebediyeye ve âlem-i nura açılan bir kapıya kendi hakkında çevirmek hadisesi, o insanın dünya kadar büyük bir mes'elesidir.
Sayfa 13
Ehl-i dalâletin çoğu cezâ almadan; ehl-i hidâyetin de çoğu mükâfât görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir Mahkeme-i Kübrâya, bir saâdet-i uzmâya bırakılıyor.
"Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur." | Bediuzzaman Said Nursi
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.