Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissâlatu vesselâm)’a zemzemden sundum ayakta olduğu halde içti.” (Buhâri, Eşribe 16, Hacc 76; Müslim, Eşribe 120,(2027); Tirmizi, Eşribe 12,(1883)
İlim bir hazineyse anahtarı suâldir. İbn-i Şihâb ez-Zührî
Sayfa 200
Reklam
“Bu gün bir hayır işlemek, benim nazarımda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında iki mislini yapmış olmaktan daha iyidir. Çünkü, o zaman bizi dünya değil âhiret kendine çekiyordu. Şimdi ise dünya bize meyletmiş, (cazib gelmiş) durumdadır”. Abdullah İbn Amr(ra)
Sayfa 91
Hz. Ömer (radıyallahu anh)’ın hadîs rivâyetine koyduğu tahdidle ilgili rivayetleri, "Sünnete sataşmayı meslek edinmiş, bid'at ehli ve benzerlerinden câhil ve mârifetsiz takımı, delil olarak kullanarak müslümanları Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in hadîslerinden uzaklaştırmaya, hadîse gerek olmadığına inandırmaya çalışmışlar, hadîs ehlini de kötülemeye vesile kılmışlardır. Halbuki Kitabullah'ın gösterdiği hedefe ancak sünnetle ulaşılabilir. ”
Sayfa 50 - 1. Cilt
104 syf.
10/10 puan verdi
İbrahim Gül'ün ilk kitabı "Hikâyeyi Hatırlıyorum", ilk kitabını çıkarmış bir yazarın bütün heyecanlarının hakkını verebilecek kadar güzel, iyi bir çalışma. Profil resmimde güzel güzel tebessüm eden bu genç adam artık edebiyat dünyamızın bir parçası. "Edebiyat bu değil", denmiş olabilir İbrahim. Ama öyle değil. Çünkü edebiyat aslında bu. Labirentler, bulmacalar, muammalar değil. Bu. Yani 11 hikâye içerisinde anlatılan 11 insan demek edebiyat. Hangi tarzla veya teknikle anlatılırsa anlatılsın. Ben çok iyi biliyorum ki sen zaten teknikle değil, hislerinle yazıyorsun. Bu insanlar senin hayâl ettiğin insanlar ama, aynı zamanda bu insanlar biraz ben'im, biraz sen, biraz ötekiler, berikiler. Biz hepimiz bir araya gelip, birbirimize karışıp bu güzel hikâyelerdeki insanlara dönüşmüşüz. Artık bizler de bir hikâye kitabında kısım kısım, parça parça yaşayan insanlarız. Sen. Ben. Canan. Sami. Ne yazık ki Meryem. Ve hepimiz. Bu sebeple yazarımıza teşekkür etmek boyun borcu. Teşekkür ederim İbrahim. Teşekkür ederim kısık göz. Teşekkür ederim birbirine çarpan iki el, ve o asla susmayan kahkaha. Kitapla ilgili uzun uzun yazacağımı biliyorsun, ben sadece bir giriş yapayım istedim. 1000kitap sitesine 2014 yılının mayıs ayında katılmışım. Tam 10 sene sonra senin kitabınla 1000. kitabımı okumuş oluyorum. Bu sayıya seninle ulaşmış olmak ayrı bir mesele, ayrı bir güzellik. Diyecek çok şey var, ama şu an değil... Sevgilerimle...
Hikayeyi Hatırlıyorum
Hikayeyi Hatırlıyorumİbrahim Gül · Epona Kitap · 20248 okunma
Reklam
"NEFSİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR."(1) Ali el-Karî bu söz için der ki: İbn Teymiye: Mevzudur, dedi. es-Sem'anî ise: Bunun merfu olarak bilinmediğini, Yahya b. Muaz er-Razî'nin sözü olduğunu, söyledi. Nevevi dedi ki: Nebi'den (s.a.v.) sabit değildir. Fakat, manası sabittir. Denildi ki: Kendi cehaletini bilen, Rabbinin ilmini; kendisinin fâni olduğunu bilen, Rabbinin baki olduğunu; kendisinin âciz ve zayıf olduğunu bilen, Rabbinin kudret ve kuvvetini bilir. Bu, Teala'nın şu kavlinden anlaşılır: "Nefsini aşağılık yapandan başka, kim İbrahim'in dininden yüz çevirir?" (Bakarа, 2/130) İbn Hacer'e bu hadisi kimin rivayet ettiğini sormuşlar. Cevaben, "Bu hadisin aslı yoktur" demiştir. İbn Hacer daha sonra, bunun Yahya b. Muaz'ın sözü olduğunu belirtir ve manası hakkında da aynı açıklamayı yapar.(2) Bu söz gerçekten hikmet doludur... Ancak ne var ki, benimsenen bir hikmetin zamanla "hadis" zannedilmesi ihanet olmaktadır. Zira bir hadisin Müslüman nazarındaki mualla mevkiini almaya hiçbir hikmetin hakkı yoktur. Hikmetin hikmet, hadisin hadis olarak bilinmesi şarttır."(3) 1- Barla Lâhikası, 317. 2- Şeyh Alaaddîn, İmam Nevevî'nin Fetvalarının Şerhi, 302. 3- Cânan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, 13.
Sayfa 327 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
NUR RİSALELERİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1) Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Sayfa 223 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Sabır sevabı için niyet şarttır
Alimler mücerred sabretmenin uhrevi faydası olmayacağını kabul ederler. Sabrın uhrevi mükâfaata sebep olabilmesi için niyet şarttır. Bu da sabrı, "Allah'ın mükafatlandıracağını düşünerek" yapmakla olur. Allah'ın dünyadaki imtihanı, kula olan garazı, gadabı sebebiyle değildir. Bilakis, Allah sevdiği kuluna bazı kötülükleri ondan defetmek için veya günahlarına kefaret olmak için yahut da mertebesini yüceltmek için musibetlere müptelâ kılar. Kul bunları rıza ile karşılarsa murad-ı ilahî hâsıl olur. Aksi takdirde onun sabrı şu Selmân hadisindeki sabra benzer: "Mü'min hastalanırsa Allah onun hastalığını ona bir kefäret ve af vesilesi kılar. Facir hastalanır- sa o da şu deveye benzer: "Sahibi onu bağlamış, sonra da salıvermiştir; / niçin bağlandığını, niçin salıverildiğini bilmez."
Mumumuz sönse istirca etmeliymişiz
Resûlullah küçük bile olsa her musibet karşısında istirca (İnna lillahi ve inna ileyhi racium) okumamızı tavsiye etmektedir. Rivayete göre Aleyhissalâtu vesselâm'ın kandili sönünce bile istirca ettiği belirtilmiştir. Hz. Aişe: "Bu bir kandildir" diyerek istirca mucib ciddi bir şey yok demek istemiş, ancak Efendimiz; "Mü'mini rahatsız eden her şey musibettir" demiştir. Dolayısıyla başa gelen en ufak sıkıntıların bile Allah’tan gönderilen sıkıntılar olduğunu bilip bunlara sabretmemiz gerekir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.