Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Duman-Yürek şarkısı klibi
..mezarlığa gitmek için giyiniyorum. Bavullarımın içinde halktan adamların bayram günleri giydiği oldukça zengin işlemeli Türk giysilerinden birini getirdim..
Sizi sevenler de ölürler, görüntülerimizin yarı yarıya saklı kaldığı tüm insanların kafaları dağılıp gider ve yine toprak olur, bize ait ne varsa her yana dağılır ve ufalanır, artık kimsenin tanımadığı resimlerimiz silikleşir -sonra adımız unutulur ve artık bizim kuşağımız da devrini tamamlayıp geçer...
Reklam
..anılar renk yitirmeye başladı, üstlerinde toz, üstlerinde mezar toprağı vardı sanki.
Bu düş kuşkusuz oradaki sevgili küçük hayaletin çağrısıydı, yanıt verdim ve düş yinelenmiyor artık.
Sayfa 104Kitabı okudu
Aziyade'nin küçük mezar taşını iyice tanıyınca, tek başıma mezarın yanına varmak ve toprağın üstüne tek tük incecik bitkiler bitmiş, yağmurdan hafifçe nemlenmiş kızıl toprağın üstüne uzanmak için atımı bir servinin dallarına bağlıyorum. Mezar taşının yönünden, altta toprağa gömülü sevgili bedenin konumunu biliyorum ve beni görecek kimse olmasın diye ta uzaklara kadar çevreye iyice baktıktan sonra yavaşça uzanıyor, ölmüş yüzün olduğu noktada bu toprağı öpüyorum.
Sayfa 100Kitabı okudu
Ona, bu taşın altında uyuyan ona kendi içimden diyorum ki: "Seni görmeye yalnız geleceğim zavallı küçüğüm; yarın bütün sabahı seninle geçireceğim, sana ait bu ıssızlıkta; seni sevdiğimi pekâlâ anlıyorsun değil mi artık, çünkü bütün bu uzun yolculuğu sana kavuşmak için yaptım...” Yine de elimde olmadan mermer mezar taşının dibindeki toprağa gizlice bakıyorum...
Reklam
"Aksine, çok yavaş git, nereye istersen oraya git" diye yanıtlıyorum onu, "kayığı suyun akıntısına bırak, kürekleri içeri al, dinlen, istersen kollarını kavuştur, türkü söyle..."
Güzel nokta atışı tespit.
Turistlerle dolu bu gemide gürültü patırtı arasında yemeğe oturunca birbirine karışan sesler, karşılıklı söylenen sıradan sözler arasında geçici bir unutkanlığa kapılıyorum.
Yazarın izlenimleri ve dediği gibi Türk yurdu Varna !..
Karadeniz'e yaklaştıkça havanın soğuğu azalıyor. İstasyonlarara sıra geçtiğimiz, ıssızlıkların ortasında yitmiş yoksul köyler anlayabildiğim, dilime çevirebildiğim ve o zaman yurduna geri dönen biri gibi beni sevindiren Türkçe adlar taşımaya başlıyor: Küçük pazar, Küçük şeytan vb... Türk giysileri, sarıklar, siyah şeritli aba ceketler parmaklıklarda görünüyor ve ben bu hüzünlü, buruk ülkede sevdiğim dili konuşan o insanları işitmek için kulak kabartıyorum. Sonunda Varna görünüyor, ilk minareleri, ilk camileri selamlıyorum.
Hem ne fark eder, ister yaşlanmış, ister ölmek üzere olsun.. ben onu hala seviyorum.
Reklam
Ah! o gençlik çağı, Tanrı'ya hem karşı geldiğim, hem de yakardığım günler!…
Önce beni gülümseten çocuksu şeyler var. Kalıplara uyan bir Loti var, kendisine benzediğimi sandığım. Sonra, şurada burada meydan okumalar, Tanrı'ya karşı gelmeler var; bunların bir kısmı bana berbat gelen beylik, hep yinelenen şeyler, öbür kısmı umutsuzlukla, ateşle dolu, sanki duaymış gibi.
O benim sevgilimdi; bütün ruhumla kendimi ona verdiğimi, yaşadıkça ve sonsuzlukların ötesinde süreceğini sanıyordum; ona ilişkin hiçbir şey bilmiyorum artık.
Zaman akıp gidiyor ama o bir türlü gelmiyor.
Öldüğümüz zaman bir başka yok olma süreci başlar yalnızca, parça parça yok olur, giderek salt gecenin karanlığında hep daha derine gömülürüz. Bizi sevenler de ölürler, görüntülerimizin yarı yarıya saklı kaldığı tüm insanların kafaları dağılıp gider ve yine toprak olur, bize ait ne varsa her yana dağılır ve ufalanır, artık kimsenin tanımadığı resimlerimiz silikleşir sonra adımız unutulur ve bizim kuşağımız da devrini tamamlayıp geçer...
Sayfa 82 - Halk Kitabevi
600 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.