Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rivayet edilir ki bir gün Peygamber Efendimiz (SAV) tek başına otururken Hazreti Ali (r.a) yanına geliyor. "Sizi çok dertli gördüm. Bir probleminiz mi var?" diyor. Efendimiz (SAV), "Bana Miraç'da verilen sırları düşünüyorum, ya Ali!" cevabı veriyor. Hazreti Ali de "Birazını benimle paylaşabilir misiniz?" diyor. Efendimiz (SAV), "Ya Ali, kaldıramazsın." diyor. Peygamberimiz (SAV) Hazreti Ali'yi (r.a) çok istekli görünce sırlarının bir kısmını anlatıyor. Hazreti Ali (r.a) o sırları duyduğu anda göğsünde bir kabarma, taşkınlık hissediyor. Söylemek, bağırmak istiyor. Ama sırdır, söyleyemiyor. Hemen Mekke'nin dışına çıkıyor. Kör bir kuyu buluyor. Ve o kuyuya bağıra bağıra içindekileri anlatıyor. Sonra rahatlıyor. O su vermeyen kuyu, Hazreti Ali'nin (r.a) verdiği sırları kaldıramayarak taşmaya başlıyor. Su taşınca suyun çevresindeki kamışları besliyor. Kamışlar zamanla büyüyor. Bir gün oradan geçen bir çoban, rüzgarın kamışlarda çok hoş bir ses çıkarttığını fark ediyor. Kesip, belirli işlemlerden geçirip onu üflemeye başlıyor. Bir gün Hazreti Muhammed (SAV) ile Hazreti Ali (r.a) develeri ile oradan geçerken bu çobanın çaldığı kamışın sesini duyuyor. Efendimiz (SAV) devesini durduruyor. Hazreti Ali'ye (r.a) dönüp, "Ya Ali, sen benim sırlarımı birine mi anlattın?" diye soruyor. Efendimiz' in (SAV), "Bu kamış parçası kıyamete kadar benim sırlarımı taşıyacak, sadece kalbi açık olanlar duyabilecek." buyuruyor..
• Aişe annemiz (ra) soruyor: “Ya Resulallah (sav) Kadir gecesine erişirsem nasıl dua edeyim?” • Efendimiz (sav) cevap veriyor: “Allahümme inneke afüvvün tühıbbü’l-afve fa’fu annî” “Allah’ım sen Afûvsün, Kerimsin, affetmeyi seversin, bizi de affet.”
Reklam
Peygamber efendimiz Âişe annemizle ilk evlendiğinde , Âişe annemiz soruyor: Ya Resûlullah , beni nasıl seviyorsun ? Efendimiz buyuruyor ki ; kördüğüm gibi . Aradan 6-7 yıl geçiyor , Âişe annemiz tekrar soruyor ; Ya Resûlullah kördüğümden ne haber ? Efendimiz buyuruyor ki ; ilk gün ki gibi ...
Acaba kimler sünnete riayet edeyim diye basit fiili ameliyelerde ve ibadetlerde hassasiyet gösterirken bir işletmeyi işletirken, iş yaparken, ticaret yaparken, insanları yönetirken 'Acaba Efendimiz yerimde olsaydı napardı?' diye soruyor ya da efendimiz böyle bir durumda ne yapmıştır derdine düşüyor. Ya da yaptığı ticarette ve ya işte Allah'ın rızasını ne kadar gözetiyor. Çalışanın emeğinden çaldıklarıyla altlarına çektikleri son model arabalarıyla teravihlere giderken hiç düşünüyorlar mıdır?
HakaN

HakaN

@AhHakaNah
·
19 Mart 21:26
Ülkemizde özellikle mütedeyyin kesimdeki işverenlerin haline acıyorum. Sistemin çarkını öyle bir kurmuşlar ki hırsızlıklarını, çalıp çırptıklarını helal kazanç zannediyorlar ve buna ciddi ciddi inanıyorlar. Eee biz faizle bile iş yapmıyoruz, Albarakayla çalışıyoruz modundalar. Çalışanın sigortasını asgari ücret üzerinden göstermek bile hem çalışanın geleceğinden hem de devlettin (bu ülkenin tüm yetimlerinden) çalmaktır. Ama bunu bile normalleştirip helal addetmişler. Ama çalışan da kabul ediyor bu şartları bık bık. Şerefsizler sektörde hırsızlığı norm haline getirirseniz o çalışana başka seçenek çare bırakmazsanız tabiki kabul etmek zorunda kalır. Ki zaten her biri onlarca kaçak işçi çalıştırıyor. Maaşları verirken maaş hakediş başlangıç günüyle ödeme günü arasındaki gün farkı kadar gecikme de hırsızlık değil mi? Adamın maaşını hesaplarken ayın 1'inden başlayıp öderken 15'inde 20'sinde ödüyosun. Zam dönemi asgari ücret ya da enflasyon oranında zam yapmıyosanız yine çalıyorsunuz. Adam 5 ay önce aldığı maaşla alabildiklerini senin zammından sonra da alamıyorsa artık hırsızsın işte. E efendim ekonomi şartlar bık bık. Dönüp bir bakın kasanıza giren paraya, ettiğiniz karlara. Bir iş veren 10 işçinin sigortasından çaldığında minimum aylık 40 50 bin tl kar ediyor. 100 olsa 400 500 bin aylık. Lan sen zaten sadece işçinin sigortasından çalarak 40 50bin tl kazanıyorsun aylık. Bir de bunun maaşını hak ettiği kadar vermeyip zammını hak ettiği oranda yapmayınca yaptığın helal ticaret değil çalışanı sömürmek onun emeğini çalmaktır.
Efendimiz (s.a.v) şöyle uyarıyor: Öyle bir zaman gelecekki, aç insanların yemek kabına üşüştüğü gibi, kafirler sizin üzerinize üşüşecekler. Sahabe ise Kainatın Efendisine (s.a.v) şöyle soruyor: Ya Rasulallah, o zaman sayımız az mı olacak? Efendimiz (s.a.v) "Hayır, çok olacaksınız ama sizin çokluğunuz su üzerindeki saman çöpünün çokluğu gibi olacak, ağırlığınız olmayacak. Bir de vehm hastalığına yakalanacaksınız." Sahabeler, vehm hastalığı nedir? diye yeniden sorar. Efendimiz (s.a.v) “Dünyayı çok seveceksiniz ahireti unutacaksınız” buyurur. Ebu Davut, Melahim 5, (4297) .... Bu durum tarihte bir kaç kez yaşandı. Şimdi de yaşanıyor ve biz Burada tarif edilen Vehm milletiyiz. Çok yazık
İsra ve Miraç
İsra ve Miraç, iki ayrı mucizedir. İsra, "geceleyin seyahat etmek, gece seyahati yapmak" manasına geliyor. Peygamber Efendimiz (sav) Mekke-i Mükerreme'den, Mescid-i Aksa'ya kadar olan yeryüzü yolculuğuna İsra deniliyor. Miraç, " yükselmek, yükselmeyi sağlayan araç alet" manasına geliyor. Peygamber Efendimiz (sav),
Reklam
Mezhep Mevzusu Hakkında
1)Peygamber Döneminde neden Mezhepler Yoktu Dini meselelerde inananlar Allah Resulün'e geliyor, soruyordu. Allah Resulü hüküm veriyor, muhakeme için gelenlerin davalarını neticeye bağlıyordu. Bazen de soruyu cevaplandırmak için konu hakkında vahiy gelmesini bekliyordu. Eğer ayet açıklamaya muhtaçsa, Allah Resulü o ayeti izah ediyordu. Böyle
-Kim o olric +Kapıcı, efendimiz. - Ne istiyor olric +Çöp var mı diye soruyor efendimiz - Bi'tap bedenimden ala çöp mü olur olric ? Söyle taşıya biliyorsa beni alsın olric + Olur mu efendimiz çileyle yoğrulmuş ömrün ederi bu olamaz efendimiz -Ya ne olric bunca şeyden sonra göğsümüze nişan takacak değiller ya + Ama efendimiz... - Kapat kapıyı olric üşüyorum...
Resûlullah (s.a.v) ile arı
Resûlullah Efendimiz (s.a.v)yolda bir arıya rastlıyor nerden geliyorsun ey Mübarek arı diyor. Arı da"-Bal yapmak için çiçeklerden hammadde topladım" diyor. Bunun üzerine efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem "-Peki bana o ham maddeden birazcık ver de tadayım" diyor biraz alıyor ağzına koyuyor bir de bakıyor ki zehir gibi acı ve arıya soruyor: "-Bu zehir gibi hammadde nasıl oluyor da tatlanıyor ve bal gibi oluyor?" O küçücük arıcık o küçücük bal fabrikası diyor ki; "-Ya Rasurullah evet hammaddesi çok acı fakat onu peteğe koyarken Size Salavat getirerek koyuyorum. Allahu Teala'da bunu Tatlandırıyor..... Sıkıntılarımızı Selevatla tatlandirmak dileğiyle 22:45
ebul hasen eş-şazeli mescid-i aksa'da gördüğü bir rüyayı naklediyor: rüyasında bütün ulul azm peygamberler mescide geliyor. musa aleyhisselam,efendimiz aleyhisselam'a "ümmetimin alimleri beni israil peygamberleri gibidir buyuruyorsunuz, bana onlardan birini gösterir misiniz"diyor bunun üstüne rasulullah efendimiz, imam gazali'yi göstererek "işte budur" diyor. musa aleyhisselam, imama gazzali'ye bir soru soruyor ve gazzali bu soruya 10 farklı cevap veriyor. musa aleyhisselam bu cevaba itiraz ederek "sen cevabında ileri gittin. ben sana bir sual sordum, sen bana on cevap verdin. cevabın suale mutabık olması gerekirdi." diyor. bunun üstüne gazzali: "efendim bu itiraz sizin için de variddir. Allah size elindeki nedir diye sordu.. siz ise "asamdır" demek yerine birçok sıfatlar cevaplar saydınız" diyor. hz. musa "benim maksadım alemlerin Rabbi ile buluşmuşken O'nun ile daha fazla kelam etmekti" deyince gazzali de: "ben de sizin gibi ulul azm peygamberi bulunca çokça kelam etmek istedim" diye cevap veriyor bunun üstüne hz. musa, rasûlullâhaleyhisselam efendimize hitâben şöyle diyor: "bildim ki; gerçekten de ümmetinin evliyâları, beni israil'e gelen nebiler gibidir."
214 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.