Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alev Erkilet, kapitalist tüketim kültürüne entegre bireylerin olmaktan çok sahip olmaya odaklandıklarını belirtir.
"İslâmî siyasetin/hareketin amacı, verili kamusal alandan ya da kamusal pastadan kendine düşen payı çoğaltmak değil; kamusal alanı dönüştürmektir. Dönüşümün kendisi, tanım gereği, tanrı merkezli ve dolayısıyla vahiy merkezli bir yapılanmaya doğrudur. Burjuva kamusal alanından daha fazla pay almaya yönelik çabaların, sağcılaşmış müslüman siyasetin göstergesi ve ürünü olduğu söylenebilir."
Sayfa 31
Reklam
"Bir toplum için en güzel siyasal sistem, kendi toplumsal sisteminin ihtiyaçlarını en mükemmel bir biçimde karşılayan, kendi temel ilkelerini en güzel bir biçimde yorumlamayı başaran, kısaca onun en doğru ve en gerçek bir anlatımı olan sistemdir" (Sait Halim Paşa 1987:59).
Bilindiği üzere, kapitalist dünya-sistem, gelişiminin ilk evrelerinde hammaddeye ve ucuz işgücüne el koymak için Batı-dışı halkların topraklarını ordularıyla işgal ediyor ve oralarda sömürge yönetimleri kuruyordu. Bu yönetimler, örneğin Hindistan'daki İngiliz yönetimi yerli ekonomiyi-geleneksel Hint dokumacılığını- sistemli biçimde yok ederken, bunların yerine İngiliz tekstil sanayiinin ürünlerini koymaya çalışıyordu. Lenin (1992: 66) bu durumu "ilk kapitalist ülke olan İngiltere 19. yüzyılın ortalarına doğru serbest ticareti kabul ederek 'bütün dünyanın atelyesi olmak, bütün ülkelere aldığı hammadde karşılığında mamul eşya vermek iddiasındaydı" diyerek betimlemektedir. İşte bu süreç, hammaddenin daima ucuz, mamul maddenin ise daha pahalı olması nedeniyle eşitsiz mübadele denilen ekonomik sömürü biçimini ortaya çıkarmaktadır. Bu girişime karşı Gandhi, siyasal mücadelesinin önemli bir boyutunu geleneksel tekstil sanayiini koruma adına dokumacılık yapmaya ayırmıştı
Sayfa 32
Bu saptama özellikle önemlidir, çünkü Batı sosyal bilimlerinin tamamı gibi, siyaset bilimleri ve siyaset sosyolojisi de Yunan felsefesi kaynaklıdır ve kullandığı temel kavramlar itibariyle antik Yunan düşüncesinin yeni birer formülasyonundan ibarettir. Bugün kullandığımız anlamdaki Doğu-Batı aynımı bile temelde Herodot'un Yunan şehir devletlerini tehdit eden Pers'leri "öteki" olarak konumlandırmasının sonucu olarak ve "Grekler-Barbarlar" karşıtlığı içinde literatüre girmiştir. Hâlâ da aynı bağlamda kullanılmaya devam etmektedir.
Sayfa 26
"Modaya ve onun kalıplarına karşı çıkan başörtülü kadın, modern kadın imajını yıkıp, evsel alanında müslüman nesiller yetiştirerek ve eve bağlı işler yaparak moderniteyi kalbinden vuracaktı. Zaman geçtikçe, bu imajlar elinde T cetveli ile üniversite kapısında bekleyen ya da çalışma haklarının engellenmesine karşı mücadele veren tesettürlü kadın imajına dönüştü. Son olarak da, bodyguardları eşliğinde limuzininden inen, 2. ve 3. sınıf dünyalardan olanların hayranlık dolu bakışları arasında dev alışveriş merkezlerinden büyük paketlerle ayrılan tüketici müslüman kadın imajına ulaşıldı."
Sayfa 22
Reklam
''Sünnilik ya da Şiiliğe sahip çıkmak yerine Müslümanlığa sahip çıkmalıyız. Bize bir isim konmuştur. İsmi koyan Allah'tır. Konulan isim de Müslümandır. Öyleyse biz neden Allah'ın bize koyduğu isimle birbirimizi çağırmıyoruz?'' (Özkan 1984: 14)
''İslam, tek ve parçalanamaz bir bütündür. İslam'da bir mezhepçilik taassubu, Müslümanları birbirine düşürecek bir Vehhabilik, bir Şiilik, bir Mirzacılık, bir Sünnilik anlayışına yer yoktur. Hakikatin bizatihi kendisinin varlığı tehlikede olduğu zaman, hakikatin yorumları uğruna birbirimizle savaşamayız. Bırakalım herkes, Müslüman Ümmetinin muazzam hakikat sarayına kendilerince, kendi çaplarınca katkılarını yapsın.'' (İkbal 2012: 80-81)
İslam, zamanının tüm koşullarına rağmen çağını değiştirme ve ona yön verme yeteneğine sahip bir hukuk düzeni, mahkum ve mustaz'afların zora galip geldiği bir tarifedir.
Sayfa 89 - BeyanKitabı okudu
Her Müslüman ülkenin kendi özgürlüğünü ve refahını inşa edebilmesi ancak bütün Müslümanların refah ve özgürlüğünü inşa etmekle mümkündür. (Aliya İzzetbegoviç)
Sayfa 88 - BeyanKitabı okudu
62 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.