Bu İskenderun'da Firenk ve Rumlar oturduğundan cami, han, hamam, çarşı, pazar gibi şeyler yoktur. Ama meyhaneleri çoktur. Bazı gidip gelenler kış mevsiminde meyhanelerde kaldıklarından sanki meyhaneleri birer handır.
Ve bu şehrin şunları meşhurdur: İzmir narı, bademi ve sabunu cihanı tutmuştur. Balı, beyaz ekmeği de meşhurdur. Ve bu şehrin hayat kaynağı suyunu hayırsever Baltacı Mahmud Ağa, altı saatlik yerden, sarp kayalardan, çokça mal sarf edip şehre getirtmiştir; amma yeraltından gelmediği için sıcaktır. Amma hazmı kolay saf bir sudur. Ve bu şehrin cümle caddeleri boydan boya beyaz taş kaldırım döşelidir ve tertemizdir. Ve sahil şehri olduğu için limon, turunç, nar, zeytin, incir, servi, çınar ve gülnar ağacı çoktur. Ve ancak bir hurma ağacı vardır ki başı göğe değmiş düz bir ağaçtır. Amma aşlamasını bilmediklerinden hurması olmaz.
Velhasıl, Hüda'nın yarattığı ilginç bir ağaçtır. ? senesinde bu ağacın bir dalı şiddetli bir rüzgarla kopuvermiş. Hasan Beşe adında bir adam bu dalı bulup evine götürmüş. Hanımı bu ağacı ateşe atınca çıkan kokuyu koklayan hanım, üç cariye, üç çocuk ve civarda bulunan on yedi adam oracıkta can vermişler. "Bu olay yakın zamanda oldu" diye nice ihtiyarlar şahitlik ettiler. O vakitten beri bu ağacın gölgesine bile yaklaşmaktan korkulur olmuş. Adı geçen Hasan Beşe'nin de bir koluna felç gelmiş; epey bir zaman bu felç marazıyla yaşamış ve yakın zamanda merhum olmuş. Bu olay tevatürle sabit olup meşhurdur da. Bütün bunlardan dolayı hiç kimse bu ağaca el süremez.