Kınalı koç boynum
Kurban Bayramı gidişin
ah gitme yolumdan
ah ben sana peygamber kurban edeceğim
Hira’da dinlen ve aç avuçlarını
ben sana şiirler indireceğim
bırak elindeki koçun kafasını
ben sana şair kurban edeceğim!
Kınalı koç boynum
kurban bayramı gidişin
ah gitme yolumdan
ah ben sana peygamber kurban edeceğim
Hira'da dinlen ve aç avuçlarını
ben sana şiirler indireceğim
bırak elindeki koçun kafasını
ben sana şair kurban edeceğim !
#kitabınkonusu
Kunduz Şinasi, Sultan Abdülmecit döneminin ilk hafiyelerindendir. Zekası ve mesleki becerileri ona "Kunduz" lakabının takılmasına sebep olmuştur. Yerbatan Sarnıcı'nda genç bir kızın sayısız kere bıçaklanarak öldürüldüğü haberini alır. Olay yerini incelemeye giden Şinasi bunun dini bir ritüelin kurbanı olabileceğinden şüphelenir. Zira kızın eğitim aldığı kilisenin pederi de Şinasi'ye bu olayla ilgili bilgiler vermek ister. Fakat hayatı tehlikededir, korktuğu da olur. Cinayete kurban giden peder, Şinasi'ye İstanbul'un yeraltı dehlizlerinin bir haritasını ve bu gizemi çözecek ipuçlarını bırakmıştır. Şinasi İstanbul'un yeraltı tünellerine girip gizemi çözerek bu cinayeti kimin neden işlendiğini bulabilecek midir?
#kitapyorumum
Eski uygarlıklar, Kız Kulesi, Kınalı Ada, Duridiler, Keltler, Galyalılar, tarikatlara uzanan nefes kesen bir hikayeydi. Tarihi mekanlar çok güzel tasvir edilmişti. Zira bende İstanbul 'un yeraltını aşırı merak edenlerdenim ve Şinasi ile heyecan dolu bir macera yaşadım. Şinasi ile Cevriye ikilisine bayıldım. Mutlaka bu ikilinin yeni maceralara atılmaları lazım. Ama önce düğün Anlatım çok akıcı. Konular tam benlik. Biraz fantastik, biraz macera ve çokça tarih birleşince ortaya bu tadına doyulmaz Osmanlı dönemi polisiyesi ortaya çıkmış. Mutlaka tanışmanızı istediğim bir kalem Şeyda Hanım. Türü seven her yaştan okura okumalarını tavsiye ederim. Ben çok sevdim
KOÇ: Sen ne sinsi ama bir o kadar da tatlısın kınalı kuzum öyle. Nazar var sende dikkat et. (Nazar değecek sıfatta yok ama neyse. Değen nazar olsın.) Kafana taktığın şeyler tıpkı senin gibi çok gereksiz.
BOĞA: Sana gelen bütün kısmetleri hep böyle tepecek misin ekmek bıçağım. Yalnızlıktan ölcen valla ama çok tatlısın işte ya. Gül bakıyım. Aha
Türkmen boylarında Karacoğlan, Dadaloğlu, Yunus’tan ezberinde birkaç dize olmayan çok az olurdu.
Sohbetin sonu da genellikle bu ozanların dörtlükleri ile biterdi ve benim çocukluğum da işte böyle bir Türkmen boyunda geçti.
Bir gün dayım lime lime olmuş bir Karacaoğlan kitabı verdiğinde galiba “o yaşlı gocaların tekrarlayıp durduğu manileri mi
Bir baba, kız çocuğu doğduğunda duvarın dibine usulca oturur ve bir sigara yakar, gözleri uzağa dalar gider. Çünkü yükü omuzlarında kalmıştır. Sonra bir oğul doğar. Bu, bir babanın bayramıdır. Kınalı bir koç alır, bütün derdini, kederini kanıyla beraber oğlunun alnına yazar. Bu toplum açısından doğru değildir belki ama bir baba için yegâne zafer ve tek dilektir bir oğul. Oğul kaldıraçtır, tartıdır, destektir. Bir babanın varoluşunu taşıyacak asil bir kiriştir.
Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler yırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımız temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı