Orhan Veli'ye biraz "serseri" gözüyle bakmış ama, olsundu,belki haklıdır..
Aslında "Hasretinden Prangalar Çürüttüm" olacakmış ama Ahmed Arif hoş bulmamış bunu. Adından da anlaşılacağı üzere ziyadesiyle derin bir kitap,birkaç şiir hariç hepsini çok beğendim buram buram Anadolu koyuyor şiirleri..
Kitabın sonunda güzel bir söyleşi var. Ve Cemal Süreya'nın güzel bir yazısı...
Orhan veli istanbuldan
Atilla İlhan Paristen
Nazım Hikmet ovadan
Ahmed Arif ise mapushaneden sesleniyor bize
Tıpkı bu şiirde olduğu gibi
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin
Şiirin Orhan Kemal'i, Ahmed Arif'tir!
Süslü kelime kaygısı yok şiirlerinde. Sokağında, sohbetinde hangi kelimeler varsa şiirinde o var.
'Ben' diyor, 'İstanbul burjuvaları gibi süslü kelimelerle yazamam. Ben doğuluyum. Acılarımı yazıyorum." Ancak 'yazamam' diyor, bilmiyorum değil. Bildiğini de şuradan gayet iyi anlıyoruz: "To be or not to be" değil.
"Cogito ergo sum" hiç değil...
Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,
Durdurulmaz çığı
Sonsuz akımı.
İşte bu nokta çok önemli. Biz Batı ile Doğu arasında uzun süredir bocalıyoruz. Doğulu muyuz, Batılı mı? Bunu uzun uzun tartışırım ancak konu bu değil. Konu ne olduğunu bilen bir şair. Hasretle prangalar eskiten, aç ve susuz kalan, dünyaya karanfil kokuları salan, yokluğa cehennemin öbür adı diyen, gülünç, acemi ve çocuksu şeyler kuran Ahmed Arif...
***
Terk Etmedi Sevdan Beni şiirini bilmeyen var mı? Pranganın ne olduğunu bilmeyenin bile dilinde değil midir, Hasretinden Prangalar Eskittim şiiri?
***
Günün şartlarına ve örneklerine göre yazmak ve var olan yolda yürümek yerine yeni bir yol icat etmek de ayrı bir başarıdır. Bunu başarmıştır Ahmed Arif. Meşhur Orhan Veli ve tarzından uzak durmak, 'Nazım gibi bir şair var ne yapabilirsin ki' düşüncesiyle baskılanmak ve 'Nazım gibi yazmak' mı, 'Nazım'dan sonra yazmak' mı düşünceleri arasından kıvrak bir çalımla çıkıp Ahmed Arif olmak...
***
Kitapla ve Ahmed Arif ile ilgili en güzel incelemeyi bence Adnan Binyazar yazmış, kitabın son bölümünde.
***
Şiiri ve hissi hissetmek için okumalısınız...
22 kısa hikâyeden oluşan kitaba, "Mahalle Kahvesi"nden giriş yapıyoruz. Mahalle Kahvesi'nin en akılda kalıcı yanı Sait Faik'in gözlemciliğini zirveye çıkarmasıdır. Ayrıca Sait Faik bunu, kahvede en azından bir saat bile bulunmuş herkesin fark edeceği üzere oldukça gerçekçi şekilde aktarmıştır. Bu hikayeyi okurken benim aklıma, okuldan
Bir şairi eleştirmek bana saçma gelir... Yüreğimizin teline dokunmaz bazen ama başkaları için çok şey ifade eder mısralar...
Bu kitapla birlikte bir şairi tanıdım, bazı mısralarında istediklerimi buldum bazılarını sevmedim. Bazılarında hızlıca geçtim. Beni derinden etkilediğini söyleyemem ancak farklı bir tınısı olduğu aşikar.
Kitabın sonunda güzel bir söyleşi var. Ve Cemal Süreya'nın güzel bir yazısı...
Orhan Veli İstanbul'dan, Atilla İlhan Paris'ten
Nazım Hikmet ovadan, Ahmed Arif ise mapushaneden sesleniyor bize.
Tıpkı bu şiirde olduğu gibi..
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..
Şiirde mertliği ve yürekliliği şiar edinen şair, en yürekli kahramanları kendine kardeş ve ağabey bilmekteydi.
“Ben şimdi boşuna Spartaküs demiyorum. Spartaküs’ü bir ağabey gibi, benden önceki kuşaktan biri gibi, canım ciğerim gibi seviyorum. Onur duyuyorum onu tanımakla… Onu alıp bugüne getiriyorum.”
Oyunculuğundan ziyade yönetmenliğine hayran
Yazarı ya da kitabı eleştirmeyi hadim değil . Evet bazı kısımlar ilgimi çekmedi ,bazı şiirleri çok sevdim ve kitap böylelikle bitti. Kitabı okumak 2saatimi alırken kitap hakkında araştırma yapmam daha uzun sürdü ve aldığım tat anlatamayacağım kadar fazlaydı. Şimdi öğrendiğim şeyleri sizlere dilim döndükçe ve edindiğim bilgiler ışığında aktarmak
Neler çekmiştir Ahmet Arif, Leyla'ya mektup yazıp gönderebilmek için. Sevdasını mektup ve şiirlerinde yaşatmıştır. Ahmet Arif'i diğer şairlerden farklı kılan şiirlerine verdiği ritimdir. Kelimeleri ardı ardına sıralar ve aralarında bir ritim oluşturur. Yaşadığı dönemde gençlerin Garip akımına göre şiir yazmasını reddedip kendi üslûbunu oluşturmuştur. Orhan Veli gibi Garip akımının değerleri kişilerine özenmemek istememesinin nedeni Garip akımında burjuva hayatının anlatılmasıdır. Ahmet Arif yaşamın çetrefilli kısımlarını şiirlerine işlemeyi seçmiştir. Acılarını, sevdalarını, mapus yıllarını şiirlerine dökmüştür. Oluşturduğu ritim ile birlikte çok akıcı ve değerli şiirler ortaya koymuştur. Lise yıllarında şiire başlayan Ahmet Arif'in sonrasında şiir yazmanın bu kadar kolay olamayacağını düşünüp şiirini geliştirmesi de şiirlerini güzelleştirmiştir.
Ahmet Arif'i sıkı dostu olan Cemal Süreya şöyle anlatıyor; "Ahmet Arif, Nazım Hikmet ile aynı çizgide olmuştur. Nazım Hikmet insanlara şehirlerden seslenirken, Ahmet Arif dağlardan seslenmiştir."
Arif Mapus yıllarında bile memleket sevdasını anlatan şiirler kullanmıştır. Gerek geliştirdiği teknik gerek geliştirdiği yeni kelimeler ile çok iyi eserler çıkarmıştır. Cem Karaca, Manuş Baba gibi sanatçılar şiirlerini müziğe dökmüşlerdir. Okunması gereken önemli şairlerimizdendir. Memleketimin her insanına tavsiyemdir.