" Gel gel ey gönül 'aşk denizi taşdı gönülde
Dürr ü cevâhir oldı bakun mevci bu dilde
Gel gel ey gönül başını koy meydân içinde
Dür-dâne getir daldın ise 'ummân içinde "
( KAYGUSUZ ABDAL - DİVAN )
İsmail Kaygusuz
1359’larda Abdal Musa Sultan ömrünün son yıllarını yaşıyordu. Henüz 18-19 yaşlarındaki ve yola kabul edilmiş Kaygusuz Abdal’ın akıl, inanç ve bilgi gücünü çok iyi anlamıştır. Ona en gözde abdalı-dervişi olarak bakıyordu. Belli ki Kaygusuz’u, kendi yerine baş ardıl (halife) yetiştirmek istiyordu. Bunun için genç Kaygusuz’un zamanın tüm
Beng ile seyretmeğe ah bize bir bağ olsa
Issı soğuk olmasa havası hub sağ olsa
Pireden incinmesek kar ü yağmur olmasa
Sinek hey vızlamasa ana hem yasağ olsa
Dobruca ovasından büyük yağlı çörekler
Akkirman'ın yağından benzimiz hey ağ olsa
Cümle cihan koyunun semiz yahni etseler
Biz yemeğe başlasak engeller irağ olsa
Gaziler helvasından cihan dopdolu olsa
Zülbiye halkaları sütü dahi çoğ olsa
Kanda bir gül varisa badem paluze olub
Bir yanından diş ursak çevresi yağ bal olsa
Düpdüz bu yaş ovalar her biri boş durmasa
Sulu şeftalisi çoğ bin üzümlü bağ olsa
Kaygusuz Abdal otur kimin ye kimin götür
Sufiye koz kalmadı abdala kaymağ olsa
Gel ey tâlib müstemi ol aç gözün
Neredesin çağlayıver kendözün
(كل اي طالب مستمع اول اج كوزک
نرءدسن جغلايى وار كندوزوک)
— Hz. Kaygusuz Abdâl (Gaybî Beğ), Saraynâme
Gel gel ey gönül aşk denizi taştı gönülde.
Dürr ü cevahir oldu bakın mevc-i bu dilde.
Gel gel ey gönül başın koy meydan içinde.
Dürdane getir daldın ise umman içinde