"Belki de bu yüzden teselli ediyordu bizi edebiyat, başka hayatları hiç değilse hayalimizde, dolaylı yaşayabildiğimiz için."
Başlangıçta sadece ikisiydiler, sadece ikisi, Esra hiç değilse bu noktada emin olmak istiyordu, Ayhan ile Esra vardı önce, kadim aşk masallarındaki gibi -Leyla ve Mecnun, Aslı ile Kerem ya da Ferhat ile Şirin... Ama sonra giderek şüpheye düştü, nihayet bunun imkansız olduğunu anladı. İki kişi karşılaştıkları zaman geçmişleri, tanıdıkları, bütün dünyaları karşı karşıya gelmiyor muydu, savaşa hazırlanan iki ordu gibi? Kimin masalıydı öyleyse anlatılan? Aşkın yüce yalnızlığı dediği şey bir hayaldi. Aileler, arkadaşlar, tanıdıklar, hatta yabancılar, herkes ille görüş belirtecekti. Ne kalabalık yalnızlıkmış bu sevmek.
Sayfa 25 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Böcekle bakıştıklarını anladı. İkisi de henüz ne yapacaklarını bilmiyorlar. Böceğin morali bozuktur herhalde, evdeki rahatı kaçtı, diye. Bu kadar tiksindiği bir yaratığa gene de duygu yakıştırıp empati kurması fantastik görünüyor Esra'ya. Bir başka insan olsa bu kadar ciddiye almazdı böceği, sanki böcek Esra'dan daha iyi tanıyor hayatı, böcek olmayı iyi biliyor en azından, Esra'nın insan olmayı bildiğinden çok daha iyi biliyor böcek olmayı, bundan hiç şüphesi yok.
Sayfa 66 - Can YayınlarıKitabı okudu
Gençlik sıkıntıyla, bekleyişle geçen, ziyan edilmeye mahkum bir şey olmamalı. Gençlik bu ülkede ziyan edilmeye mahkum bir dönem. Sonra da yaşayacak bir şey kalmıyor zaten.
Sayfa 129 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ya iyileşirsek? Bir daha nasıl döneceğiz oraya, sağlıklı insanların arasına? Ama er geç dönülüyor tabii. İnsan hep hasta yaşayamaz ki, ölür. Tanrı'nın huzurunda yaşamak gibi olur bu, mütemadiyen. Nasıl dayanabilirsin? Esra masal dinleyen çocuk oldu, annesi hiç durmasın, hep anlatsın istiyordu. Bu aşkın kiminle olduğunu sormaya cesaret edemiyordu, çok belirsiz şeyler duydu hakkında. Ya insan hakikaten tek başına yakalanırsa bu hastalığa? Ya imkansızsa bu aşk, daha baştan yokluğa mahkumsa? Yitik bir aşkın acısıyla bakacaksın artık dünyaya, uzaktan. Ve fark nedir biliyor musun? O zaman iyileşme de yok, nekahet denilen şey de. Başka her şey onun bir zavallı tekrarı... Sen nereden biliyorsun bu yaşta! Ben çok yaşlıyım anne. Yüz yaşındayım, bin yaşındayım. Daha çocukken yaşlıydım, hatırlamıyor musun?
Sayfa 242 - Can YayınlarıKitabı okudu
... Müdüre çıktı dedem, oğlu yaşında adamın elini öptü, müdür bana şeker verdi. Doktora da çıktık, onun da elini öptü dedem. Binanın dışında bir merdiveni tırmanıp en tepede, hangar gibi bir yerde bana yemek yedirdi, sıra sıra masalar vardı, hepsi boştu, hiç işçi yoktu yemekte. Daha yüksek bir yerde takım elbiseli adamlar yemek yiyordu, sen onlara bakma, onlar okumuş, dedi dedem. Ninem gibi başörtülü kadınlar hizmet ediyordu onlara, sonra gelip beni doyurdular. Işıksızdı salon. Ben oraları gördüm. Oralarda çalışmak istemiyordum.
Sayfa 333 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.