Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendimi bağışlamayı, yargılamamayı, ama geçmişten ders almayı öğrenmem gerekiyordu. Bana kabul etmeyi, içten olmayı ve başkalarının da aynını yapabilmesi için kendimi sevmeyi öğrettiler.
insan yüreğinden akan tek şeyin kan olmadığını öğrenmiştim
Reklam
“Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.”
Sayfa 221Kitabı okudu
Bir Aborijin adı kazanmama az kalmıştı. Benim birden çok yeteneğim olduğunu düşünüyorlardı ve kendi kültürüme sadık kalarak, onları ve onların yaşama bakış tarzlarını çok sevdiğimi anlamışlardı. Bu yüzden bana “Bir Çift Yürek” adını verdiler.
Sayfa 221Kitabı okudu
Rüya avcısı ile dans etmem istendi. İnsanın kendi çevresinde dönmesi özellikle yararlı idi. Sorun, önce zihni nakşediliyor, sonra da döndükçe yeniden ve yeniden soruluyordu. Aborijinlerin açıklamasına göre olduğu yerde dönmek, insanın içinde bulunan yedi enerji girdabının dönüşünü de hızlandırıyordu: sadece kollarımı iki yana açmalı hiç durmadan kendi etrafımda sağa dönmeliydim.
Sayfa 156Kitabı okudu
İş gerçek bir şey değildir, sadece bir anlaşmadır, ama gene de işin amacı, bunun insanları, ürünleri ve hizmeti nasıl etkileyeceğini göz önünde bulundurmadan işin içinde kalmaktır. Yaşamında hiç gazete okumamış, televizyon seyretmemiş ve radyo dinlememiş biri için ne denli bilgece yapılmış bir yorumdu bu! O anda tüm dünyanın bu kadını duyabilmesini ne çok isterdim.
Sayfa 144Kitabı okudu
Reklam
Ölmekte olan bir bitkiye ya da hayvana su ya da cesaret vermek, aydınlanma yolunda, yaşamı ve bizi Yaratanı tanımak konusunda susamış bir insanı bulup ona su vermek kadar önemli bir adımdır. İnsanoğlu bu varoluş düzeninden ayrılırken heyecanlarını an be an nasıl yaşadığının kayıtlarını da yanında götürür.
Sayfa 128Kitabı okudu
“... Tüm insanlar bu dünyayı sadece ziyaret eden ruhlardır. Tüm ruhlar daima yaşayan varlıklardır. Öteki insanlarla tüm karşılaşmalar deneyimdirler ve tüm deneyimler sonsuza dek sürecek bağlantılardır. Gerçek İnsanlar her deneyimin çemberini kapatır. Mutantlardan farklı olarak bizler hiçbir çemberi açık bırakmayız. Eğer yüreğinde başka insanlara karşı kötü duygularla yürüyüp gidersen ve bu çember kapanmamışsa, bu yaşamın başka anlarında yinelenecektir. Bir kez değil, dersini alana dek defalarca acı çekersin. İncelemek, öğrenmek ve onlardan ders alarak bilgelik kazanmak iyidir. Minnet duymak, senin deyiminle kutsamak ve huzur içinde yürüyüp gitmek iyidir.”
Sayfa 126Kitabı okudu
Ooota’ya göre, Gerçek İnsanlar’ın telepatiden yararlanabilmelerinin nedeni, onların asla yalan söylememesiydi. Bu kabilenin insanları gerçekleri gizlemek, minik ve zararsız yalanlar söylemek nedir bilmezler. Hiç yalan söylemedikleri için saklayacak hiçbir şeyleri de yoktur. Onlar, birbirlerini algılamak için zihinlerini açık tutmaktan ve başkalarına bilgi vermekten yüksünmeyen bir öbek insandır. Ooota bana zihinsel telepatinin işleyişini şöyle açıkladı: sözgelimi iki yaşında bir çocuk ötekinin bir oyuncakla bir ipe bağlanarak çekilen bir taş olabilir bu oynadığını görür ve onu elinden almaya niyetlenirse, büyüklerin bu durumu onaylamayan bakışlarını üzerinde hisseder. Bu durumda da başkasının malını izinsiz sahiplenme arzusunun bilindiğini ve de kabullenilmediğini anlar. İkinci çocuksa paylaşmayı ve nesneleri sahiplenmemesi gerektiğin öğrenir. Bu çocuk oyuncakla oynamış ve eğlencenin anısını belleğine kazımıştır, böylece öğrenmiştir ki, arzulanan şey mutluluğun heyecanıdır, nesnenin kendisi değil. Zihinsel telepati; evet, insanlar aslında bu yöntemle iletişim kurmalıydılar. Telepatiyle konuşabildikleri zaman, değişik diller ve alfabeler gibi engeller söz konusu olmaz. Ne var ki, ben biraz düşününce bizim dünyamızda bunun asla işlemeyeceğine karar verdim, çünkü bizler için şirketten çalmak, vergi kaçırmak, her türlü dalavereyi çevirmek sıradan olaylar halindedir. Bu dünyanın insanları asla “açık zihinli” olmaya yanaşmazlar. Saklanacak o kadar çok hile, o kadar çok kırgınlık vardır ki!
Ayaklarımı işaret edince yardımlarından ötürü ona minnettar olacağımı belli ettim. Önümde yere oturdu, ayaklarımı kucağına aldı ve o yağı yaralarıma yedirirken bir türkü tutturdu. Bir annenin bebeğine söylediği tarzda son derece rahatlatıcı bir ninniydi sanki dinlediğim. Ooota’ya bunun sözlerinin anlamını sordum. “Ayaklarından özür diliyor. Onlara ne denli minnettar olduğunu anlatıyor. Bu gruptaki herkesin ayaklarını nasıl övdüğünü söylüyor ve onlardan iyi ve güçlü olmalarını istiyor. Yaraları ve kesikleri iyileştirecek özel sesler çıkartıyor. Sesinin tonu bedeninin içindeki sıvıların akmasına yönelik olarak değişiyor. Ayaklarına güçlü ve dayanıklı olmalarını öğütlüyor.”
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.