Her insana kendi milletinin, dolayısıyla devletinin, tarihinin ve medeniyetinin büyük ve şanlı görünmesi kadar tabii ne olabilir? Kusur ve zaaflarını da bilmek şartıyla tabii.
Saf kültürlerin olmadığı bugünkü dünyamızda artık millî kültürler de yerli ve yabancı kültürlerin terkibinden oluşuyor. Asıl önemli mesele bu terkibin dozunda ve her şeye rağmen insanın, içinde yetiştiği, yaşadığı topluma yabancılaşmamasındadır.
Asrımızın asıl büyük sakatlığı o büyük değer yargılarının, yani iyilik, güzellik ve doğrunun da hep bir menfaat toplumu için alet edilmesidir. Sanatın da ilmin de hatta ahlâkın da çok karmaşık bir mekanizma ile birtakım menfaatçi zümrelerin hizmetine gitmekte olduğu şüpheleri içimizi kavurmuyor mu?
Teknoloji iki taraflı keskin bir bıçak. Nimeti ile beraber acısı da var. Nimeti onu ortaya koyan toplumlara, acısı satın almaktan başka bir felsefesi olmayanlara.
...dünyada çiçeği özellikle gülü bu kadar baş tacı edinmiş başka bir toplum bulmak pek kolay olmasa gerek. Eğer gül, günlük hayatımızın, sanatlarımızın, şiirlerimizin içinde gerçekten böyle olağanüstü denilebilecek seviyede bir yer almışsa insanî ilişkilerinde de zarafetin bayağı zirvelerini yakalamış demektir.
Çiçeğe sevdalanan, ona nakışlarında, kullandığı eşyanın desenlerinde, giydiği elbisenin kumaşında yer veren, daha da önemlisi çiçeği bir dil hâline getiren, bir çiçek dili ve edebiyatı yaratan millet elbette medenidir.