Yatağımdan bir anda fırladım. "Ne yakacağız anneanne?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Hasan'ın kitaplarını sobada yakacağız."
"Neden?"
"Korkuyorum kızım. Onun okuduğu kitaplar, kötü kitaplar."
"Kitabın kötüsü olur mu hiç anneanne?" dedim gülerek.
"Olur," dedi. "Kitabın kötüsü de kötü kadın gibidir. Erkeğin başına iş açar."
Epey bir saat sonra, fasıl heyeti ortaya çıkıverdi. Hem müzik yapıyor, hem de şarkı söylüyorlardı. Bir kaç masa dolaştıktan sonra bizim masamıza geldiler. Keman çalan esmer adam bana baktı. Bu akşam sizin için ne çalmamı istersiniz? Diye sordu.
Elbet bir gün buluşacağız.
Bu böyle yarım kalmayacak...
Zaman içinde öğrendim ki, etrafımızda bir sürü sahte büyücüler yaşarmış. Meğerse biz kadınlar da, o sahte büyücü heriflerin en sadık ve en aptal müşterileriymişiz. Onlardan ay ışığının altında saf aşk satın alırmışız.
"İnan bana, o günlerimizi çok özlüyorum. Yakutları, vakitleri vererek satın alabilirsin, ama vakitleri, yakutlar vererek satın alamıyorsun. Geçip gitti hayat âdeta bir su gibi."