"Bir Edebiyat Dergisinde yayınlanan bir başka öykümü de tekrar paylaşıyorum. Keyifli okumalar."
Aslında; ne kadar da masum olduğunun farkında değildi yanaklarından süzülen damlaların. Yüzüne acılı bir ifade takınmıştı farkında olmadan. Çatık kaşları, büzülmüş dudakları ve kırılgan gözyaşlarıyla küçük bir çocuğu andırıyordu. Yüzündeki
Son yüzyılın en büyük romanlarında keşfedilmeyi bekleyen alabildiğine geniş bir zaman vardı; orada çalılıklardan yaklaşan bir silüet, burada pencerenin önünde oturmuş fabrikanın gölgesi altında bir erkek çocuğuna okumayı öğreten kız. Sayfa sayfa zaman, sayfa sayfa sessizlik vardı..
Belki artık eskilere benzer hikayeler duymak imkansız hale gelmiştir. Her şeyi bildiğini iddia eden bir insanı gerçeğe uyandırmanın en iyi yolu, yukarıdan bakan bir gözün inancına göre savaştır. İnsanlar kaos içinde düzensiz bir şekilde kendilerine yol gösteren bir maestro bulmadan ölür ya da kurtulur. Orkestra notaları çalar çalmasına ama notalar gönülsüzce çıkar.
Hikayeyi anlatırken küçük detayların konuşmasına izin vermelisin. Resmi anlamak için gözlerini ona dikersin ve anlatmak için gözlerini ayırmadan izlemeye devam edersin.
Bazı hikayeler anlatılmaz. Bazı hikayelere tutunursunuz. Ayağa kalkmak, izlemek ve sımsıkı tutunmak korkaklık değildi. Düşmanın gözlerinin içine bakmak, nefesini böğrünüzde hissetmek ve arkanızı dönmemek.. Dünyanın yükü ancak böyle taşınabilirdi.