Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her âşık genelde aynı zamanda mâşuk konumunda da bulunur...
Reklam
Aşk karşılık beklemeden sürekli bir verme hâlidir...
Hayır, hiçbir programım yok, bir kere de programsız yaşasak olmaz mı?
Ağlamak.. yalnız gözyaşı dökebilen insan anlayabilir bazı şeylerin hikmetini. Ama insan her zaman ağlayamaz, diyor çocuk. O zaman da ağlar gibi durmak gerekir. Çocuk, anlayarak bakıyor dedesinin söylediklerine. Biz, hüzün peygamberinin ümmetiyiz, diyor dede, ağlayabilenler ağlar ağlayamayanlar ağlar gibi yapar.
Reklam
...bekliyoruz. Beklemek burada bir umut değil, endişedir, herkes kendi endişesinin bulanık çalkantısında döneniyor, zamanın küçük aralıkları, dar aralıkları bir bir geçip gidiyor -zamanın aralıkları mı, yani boş bıraktığı, yok bıraktığı, işlemeden bıraktığı aralıklar, ihmal edilmiş geçitler?-.
Ölüm koğuşunun kapısının önünde telaşlı, daha ölüme kanıksamamış insanlar. Bir gidip bir gelirler.
O, hep kendi evindedir, evinin dışında olup bitenlere ilgisizdir, kendi protestosunu yükseltmektedir, baharla açılan, renk renk serpilen çiçek tarhlarını seyretmektedir, çiçeklerin kokusunu duyumsamaktadır, güzün yaprakların kuruyuşunu, çiçeklerin tükenişini, bir kuru yapraktan ibaret kalışlarını..
Beklemek tüm anlamın kendisiydi, bekler ve düşünürdü, boşuna olmazdı, hiçbir şey boşuna olamazdı, boşuna değildi, sebepsiz, yersiz değildi, bekliyordu ve beklediği gelecekti. Yalnızlık -somut konumuna göre yalnızlık, yoksa yalnız duymazdı kendini- sezgilerini alabildiğine inceltmiş, bileylemişti.
Reklam
Bir türlü istediğine kavuşamamıştı, neydi istediği, niçin istiyordu: bir rahat soluk, sabahleyin asabı bozulmadan uyanmak, gözlerini sabah ezanına açmak, güzel şeyler görmek.
Şehir yıkıntıları. Ve insan yıkıntıları.
Her zaman değil
İnsanlar aslında birbirini tanımadıkları için severler. Tanıdıktan sonra nefret ederler birbirlerinden... Bazen de sevmeyle başka şeyleri karıştırırlar.
Rasim Özdenören, hidayet romanının geçici işlevselliğini şöyle açıklar: "Roman, mesela bilimin, felsefenin psikolojinin ya da sosyolojinin hedefini kendine hedefittihaz ederek bir yere ulaşmaya çalışırsa, o zaman başarısız olur. Nitekim popüler roman diye anılan romanlar öyle. Arkadaş diyor ki; 'ben bu romanla başını örtmeyen insanların başlarını önmesini sağlamayı amaçladım: Hidayet romanlarının, hidayete kavuşmak isteyenler indinde bir değeri var; fakat bu edebi bir amaç değil. Sonrası diye bir şey yok. O romanları bir daha okuyamazsın. Bir kere okumakla biter."40
Kafirin kafası, fevkalade olayların vuku bulabileceğine ihtimal vermez, müminin kafası ise olmayacağına...
Sayfa 49
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.