Bizim ülkemiz kapanık, hep dağlar
Tavarı alçak bir gökyüzü gece gündüz.
Irmaklarımız yok, kuyularımız yok, kaynaklarımız yok,
Yalnız bir iki sarnç — onlar da boş
Kof, küflü bir ses, yalnızhığımızda bir,
Aşkımızla bir, gövdemizle bir.
Şaşırıyoruz bir zamanlar nasıl da yapabilmişiz
Evlerimizi, kulübelerimizi, ağıllarımızı.
Ve evliliklerimiz, serin çelenkler, parmaklar
Çözülmez bir bilmece oluyor ruhumuza.
Çocuklarımız nasıl doğmuş, nasıl büyümüşler?
Bizim ülkemiz kapanık. Tılsımlı kara adalar
Geçit vermiyor denizlere. Pazarları
Limanlara inince soluk almağa,
Görüyoruz kavuşan günün aydınlığında,
Çürümüş teknelerini bitmemiş yolculukları
Artk sevişmeyi unutmuş gövdeler.
Ve bizler ölürken ayakta dimdik,
Sertlikte ve güçsüzlükte birbirimize bağlı,
Eski ölüler dirildi kurtulup çarkın dönüşünden
Garip bir sessizlikle gülümseyerek.