Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz Tonyukuk alanını ziyaret ederken gelen bir Moğol sanki hiç kimse yokmuş gibi duasını yaptı, ayrılırken bir selam verdi ve geldiği gibi sisler içinde kaybolup gitti. Bilge bir devlet adamı olan Tonyukuk, kendi adına dikilen anıtlarda, yine kendi ağzından Doğu Göktürk Devleti'nin kuruluşuna, kendi hayatına dair bilgileri aktarıyor. Anıt alandaki üzerinde yazıtların bulunduğu iki taşın çevresinde arkeolojik kalıntılar yer alıyor. Tonyukuk alanında Birinci Taş olarak anılan anıt üzerindeki yazılar sağlam, yer yer küçük döküntüler dışında, bu yazı rahatça okunabilecek durumda. Taşın dört yüzündeki yazıtların okunması sürecinde yine Radloff ve Thomsen arasında yarış var. İkinci Taş, birincisine göre daha yıpranmış durumda. Yazıların bir kısmı tamamen kaybolmuş, kalan yazıtlar ise belli belirsiz. Ulanbatur'a çok yakın olmasına rağmen anıt alanında kimsesizlik var. Doğu Göktürk Devleti'nin bilge veziri Tonyukuk bin üç yüz yıl öncesinden sesleniyor, sonsuzluğa uzanıp giden anıt mezar taşında. " Kızıl kanımı akıtıp kara terimi dökerek hizmet ettim. Tanrının lütfuyla bu Türk halkının arasına silahlı düşman sokmadım. Başarılı olduğumuz için devlet devlet oldu, halk da halk oldu. Ben yaşlandım, kocadım. Herhangi bir ülkede, hakanlıkta, halkın başında benim gibi (bir vezir) varsa ne gibi dertleri olacaktı ki? Türk Bilge Kağan döneminde bunları yazdırttım. Ben Bilge Tonyukuk. "
Sayfa 87
Reklam
Azerbaycan - Gobustan/Küçüktaş kaya resimleri
Gök Tanrı dininin Sibirya içlerinde başlayan inanç işaretlerini görüyorum burada. Geyik kutsal. Türklerin Erig yani Geyik isminde bir kağanı var, Göktürklerin ilk dönemlerinde. (...) Geyik kültü bütün Türk coğrafyasında çöl eski zamanlardan günümüze kadar gelen bir çizgi ile devam eder. Bu kültün çok eski zamanlarda da Türkler tarafından kayalara resmedildiğini biliyoruz.
77-80
Son yüzyılın en büyük katili petrol, savaşlar onun için, kıyımlar, yok etmeler, entrika, siyaset, ekonomi her şey onun etrafında dönüyor.
Sayfa 76
Bir şehrin ruhunu insanların attığı adımlar söyler en güzel ...
Sayfa 75 - 3 Ekim 2006 Salı
Sonsuz soru işaretlerini birer birer çözdükçe ekip olarak mutlu oluyorduk. Fakat her seferinde zaman zaman umutsuzluğa düştüğümüzde oluyor, sanki sonsuz bir kuyudan su çeker gibi kalakalıyorduk. Ortak duyuş ve düşünüşün ifadesi olan kaya resimlerinde Sibirya'dan Anadolu'ya kadar aynı şekillerle karşılaşmak heyecanımızla birlikte soru işaretlerini de arttırıyordu.
Sayfa 73 - Azerbaycan Gobustan Çekimleri (2006)
Reklam
Kayalarda yazılmış damgalar bize en önemli ipuçlarını verir. Damgalar hem bireylerin, hem de bağlı bulunan boyların mührü gibidir.
Sayfa 67
Orta Asya'da büyük bir kuraklık oldu ve Türkler batıya doğru göç etti! Yıllarca okuduk bunu, kuraklık nerede görebilmiş değilim. Tanrı dağlarının eteklerinde vadiler yemyeşil, akarsular deli gibi akıp gidiyorlar.
Sayfa 63
Otrar'a doğru yol alıyoruz. Akşam alacasında Otrar'ı çekiyoruz. Ekibimiz yorgun ama inatla ve ısrarla çekmeye devam ediyoruz. Olağanüstü bir performans var hepimizde. Akşam güneşini çekiyoruz ve Otrar müzesine geçiyoruz. Müze girişinde ilginç bir kayık var, hiç görmediğim bir şekilde yapılmış. Tarihi hakkında bilgi almak mümkün değil. Otrar, Cengiz Han'a en fazla direnen şehir, altı ay teslim olmamış. Yusuf Kadir Han sonuna kadar savaşan bir komutan, Otrar kalesi şimdi kendi halinde bir yer. Gün batışını seyrediyorum Otrar kalesinde ve kerpiçten yapılmış en az beş metre kalınlığındaki duvarlara bakıyorum. Sonrasında Çimkent'e doğru uzanıp gidiyoruz, müthiş bir yagmur var. Geceye karışan yağmur ve şimşek seslerini yaşıyoruz. Türkistan'dan uzaklaştıkça, daha da büyüyor içimde mavi çinili kubbe ve sanki bütün gök kubbeyi örtüyor.
Sayfa 62
Hazret-i Pırî Türkistan Hoca Ahmet Yesevi
Onun tarihi hayatı ile menkıbevi hayatı birbirine karışır zaman içinde ve çoğalarak büyür. Menkıbevi hayatı; halkın ona duyduğu sevgiyi, bağlılığı ve saygıyı da dile getirir. Doğu Türkistan'dan Balkan Türklerine kadar bütün Türk Coğrafyası'nın manevi lideridir Yesevi.
Sayfa 61
Reklam
Taraz'daki İstanbul Restoran'da yemek yiyoruz. Buralarda her şehirde Türkiye'den gelen Türkler var. Yabancı olmanın, gezgin olmanın en zor yanlarından biri de damak tadınca yemek yiyememektir. Öyle zamanlar olur ki, insan ne bulursa yemeğe başlar, henüz hiçbirimiz o noktada değiliz. Erzurumlu Süleyman Ustanın döneri çok güzeldi gerçekten. Taraz şehrinin bittiği yerde Ayşe Bibi Türbesi'ne sapıyoruz. Anadolu'dan binlerce kilometre uzakta, buram buram Anadolu kokan bir coğrafya burası. Türbe buralardaki kutsal mekânlardan biri. Gün boyu ziyaretçisi eksik olmuyor. Biz ayrılırken türbeyi ziyarete belen iki Ahıska Türkü ile ayaküstü sohbet ediyoruz. " 1944 yılında vatanımızdan olduk, darmadağın ettiler hepimizi. Sibirya'dan tutun da Karadeniz kıyılarına kadar bir yerde rastlarsınız bizimkilere. Hiç bitmedi göç etmemiz, biz sürgün geldik, şimdiki nesiller göç ediyor. Yakınlarımızdan bir kısmı Türkiye'ye giderek Bursa'ya yerleştiler. Selam edin onlara, Türkiye'ye selam." Onların bu sözlerine, Ayşe Bibi'nin türbesinde yanık bir sesin okuduğu Kur'an-ı Kerim karışıyor. Susuyoruz. Duygularimiz iç içe geçiyor, baktıklarımızdan ve gördüklerimizden bambaşka şeyler algılıyoruz ve yaşıyoruz.
Sayfa 60
Doğuya doğru uçtuk hep, güneşe doğru.
Sayfa 56 - 27 Mayıs 2006 Cumartesi Kazakistan-Almatı yolculuğu.
Tanıdık bir yüzle, canla karşılaşınca özellikle..
Her şehrin kendine özel bir kokusu vardır, her yörenin ve belki ülkelerinde. Burası Türkiye kokuyor, bizim evlerimiz gibi kokuyor.
Sayfa 43
Türkiye'den çok şey bekliyoruz bizler, bizim Türkiye'ye gitmemiz değil, burada güçlü olmamız gerek. Güçlü olursak canımız istediğinde gideriz Türkiye'ye. Biz burada güçlü olursak, bundan hepimiz fayda da görürüz.
Sayfa 42 - Adın yeter <3
Manas bizim milli gururumuzdur, bizim olduğu kadar bütün Türk dünyasının gururudur. Yaşayan en büyük destandır.
Sayfa 39
960 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.