Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bedüzzaman lakabı
Mela Hâlid, doğum tarihi bilimemekle birlikte Siirt'in Şirvan kazasında dünyaya geldi. Eğitimini Siirtli Mela Fethullah'ın yanın da yaptı. Mela Fethullah, Said Nursî'ye "Bedüzzaman" lakabını verirken kendisine şunu ifade eder: "Zekâ ve hıfzın ifrat derecesinde bir kişide toplanması enderdir. Bu özelliği bir sende, bir de Mela Hâlid'de gördüm." Müthiş bir zekâya sahip olan Mela Hâlid zahiri ilimlerde kısa zamanda yükselir. Şeyhi Sibğatullah Arvasî'ye intisab etmeden önce Amed/Diyarbakır'da Şark vilayetlerinin umum adliye müfettişliğini yürüttüğü ve ilmine aşırı bir şekilde güvendiği rivayet edilmektedir. Hatta ilmine o derece güvenmektedir ki, bütün kitaplar ortadan kaybolsa Buhârî ve Müslim'e başvurarak ilmi tekrar oluşturabileceğini söyler.
Şeyh Hâlidê Cizirî tarafından kurulan Basret dergâhı zamanla Kürt coğrafyasında bir ekol haline geldi. Bu dergâhta çok önemli tasavvuf ve tarîkat şahsiyetleri yetişti. Basret dergâhında tasavvufi irşâd hizmetleri yaklaşık yüz yıl kadar devam etti. 1926 yılında tek- ke ve zaviye yasasıyla Basret degâhındaki şeyhler rejim baskısından dolayı Suriye ve Irak gibi yakın ülkelere kaçmak zorunda kaldı.
Reklam
Basret Şeyhleri
Basret dergâhı, Kürt halkı arasında ilim ve tasavvufi hâlleriyle öne çıkan birçok şahsiyetin yetişmesine büyük bir katkı sağlamış- tır. Anadolu'daki Kürtler arasında büyük bir hürmet gören Sibğa- tullah Arvâsî, Şeyh Hamîd Mardinî ve Şeyh Salih Sıbkî gibi kişiler bu dergâhın tasavvuf terbiyesinden piştiler. Bu dergâhın tasavvufi atmosferinde yetişen mürşîd şahsiyetler Kürt halkı arasında "Bas- ret Şeyhleri" olarak tanındılar. Bu dergâhta yetişen halifeler Kürt bölgesinin önemli şehirleri olan Şırnak, Serd, Merdîn, Amed, Ruha, Muş, Bidlîs, Batman, Antep, Van ve Irak Kürt bölgesinde tarîkat hizmeti verdiler. Bu hizmetler günümüzde de sürmektedir. Aynı zamanda Basret, Hâlidîliğin Anadolu Kürtleri arasında yayıldığı Tavila, Barzan, Nehri, Hınıs ve Norşin gibi tarîkatın en önemli merkezleri arasında anılır.
Halidi kolunun kimliği açısından aynı derecede önemli olan bir diğer husus da, bu kolun benimsediği siyasî tavırdır. Hâlidîler, Müslümanların birlik ve kuvvetinin odak noktası olarak Osmanlı Devleti'ne kesin bağlılık göstermişler ve bunun sonucunda Avrupa'nın sömürgeci güçlerine karşı derin bir düşmanlık hissi taşımışlardır. Bundan dolayı Dağıstan'dan Sumatra'ya kadar Hâlidiyye'nin yayıldığı hemen her bölgede ve her yerde tarîkat mensupları Osmanlılar lehinde gösterdikleri gayretlerle, Osman- lıların olumlu icraat ve faaliyetlerini insanlara övmüşlerdir
Tasavvuf ve ulusallasma
Mevlânâ Hâlid, 1820'de Süleymaniye'den ayrılmasına rağmen, Nakşîliğin Hâlidiyye kolu birinci kuşakla birlikte farklı coğrafya- lardaki Kürt bölgelerinin genelinde en yaygın tasavvuf kolu haline geldi. İşte bu yayılma sadece manevî değerlere duyulan ilgi veya susamışlık değil, aynı zamanda siyasî bir pozisyon alma gereklili- ğinden de kaynaklanmıştır. Bundan sonra Kürtler arasında geçerli yerleşik bir geleneğe uygun olarak "şeyhlik" makamı babadan oğla geçmek üzere birkaç ailede kaldı; Şemdinân, Barzânî ve Berzencî aileleri gibi. Bu şeyh aileleri fonksiyonel olarak eski Kürt emirle- rinin devamıydı. Birçok Kürt siyasî hareketi Nakşibendî bir lidere sahipti. Örneğin 1880'deki Şeyh Ubeydullah ile 1925'teki Şeyh Said ayaklanmaları Hâlidî motivasyon ile milliyetçilik gayesi bir arada birleşiyordu
Mevlana Halidi
Mevlânâ Hâlid'in diğer Kürt bölgelerindeki etkisi, Türkiye'deki Kürtler üzerinde olduğu gibi, oldukça tesirli ve derindir. Abdullah Hakkarî, Abdurrahman Ukarî ve Abdülkadir Berzencî başta olmak üzere halifeleri arasında birçok tanınan Kürt şahsiyet bulunmaktadır. Kürt bölgelerindeki kabile/aşiret liderliği yapısı manevî halifelikle öylesine birbirine işlemiştir ki, birçok Nâkşî ailesi bir veraset temeli üzerinde hem dinî hem dünyevî gücü uygulamaya başlamıştır. Bu ailelerden birisi de dönemin İran rejimine karşı 1880'deki başkal- dırının lideri Şeyh Ubeydullah'ın mensup olduğu Şemdinân/Nehri ailesidir, 325 Diğer bir aile de, son zamanlarda kendilerini Nakşibendi geleneğinden farklı yönlere çekmelerine rağmen Barzanîilerdir.
Reklam
Şeyh Mahmud Urmevi (Şeyh Aziz)
Şah Abbas'ın 1012/1603 yılında Urmiye'yi Osmanlı yönetimin- den geri alıp Safevi devletine ilhak etmesi, Şiî Safevilerin mezhepsel baskılarının artması münasebetiyle "Koçağa Sultan" olarak bilinen Urmiyeli Seyyid Ahmed'in (ö. 10167/1607)oğlu Şeyh Azîz Mahmud Urmevî'nin Urmiye'den ayrılmasına neden olur. Seyyid Ahmed, Urmiye Nâkşîliğinin kadîm şeyhlerinden olan Seyyid Muhammed Bâdâmyârî'nin oğlu ve halifesidir. 296 Şeyh Mahmud, Diyarbekir'e göç eder. Şeyh, tasavvufî hâliyle Diyarbekir halkının büyük tevec- cühünü kazanır. Burada "Şeyh-i Rûmî", "Urmiyeli Şeyh" olarak bilinmesine rağmen, daha ziyade "Şeyh Aziz" olarak tanınmıştır.
Nakşibendi tarikatı
XVII. yüzyıl ortasında Nakşibendîlik, Kürt coğrafyasında, özellikle Anadolu'nun orta ve doğusunda, Irak ve İran'ın doğu bölgele- rinde yaygındı. Nakşbendî tarîkatının etkin olduğu bu bölgelerdeki altı vilayetin hemen hemen bütünü Kürtlerin yaşadığı kentlerdi. Bu bölgelerin Kürt olmayan nüfusunun arasında ise Nakşibendîliğin dışındaki tarîkatlar yaygındı. 253 Bu yüzyılda Nakşibendîlik Anadolu'nun doğusunda, Irak ve İran'ın batısında altı bölgede yaygındır. Bu bölgelerin tümünde de Kürtler yaşamaktadır. Kürtlerin yaşamadığı bölgelerde ise Nakşibendîliğin dışındaki tarîkatların tesiri söz konusudur.
Kürt coğrafyasının bazı bölgelerinde başta Berzenciler olmak üzere birçok Kürt ailenin farklı tarîkatlara mensubiyeti olmuştur. Bu ailelerden birisi de Birîfkanî ailesidir. Birîkan Tekkesi ya da ai- lesi denildiğinde ilk akla gelen şahsiyet Şeyh Şemseddîn Ahlâtî'dir. Şeyh Şemseddîn 997/1588 yılında Ahlâť'ta doğar. Medrese eğiti- mini babası Abdülkerim Ahlâtî ve bölgenin âlimlerinden alır. Ta- savvuf terbiyesini babasının postnîşîn olduğu tekkede alır sonra da irşad faaliyetlerinde babasına yardımcı olur. Şeyh Şemseddîn Ahlâtî aslen Hemedan göçmenidir. Aile Seyyid Ali Hemedânî (ö. 685/1286) neslinden gelmektedir. Hemedânî, İran-Horasan böl- gesindeki Kürt nüfus arasında nüfuzlu bir Sühreverdiyye tarîkatı şeyhidir. Ali Hemedânî bu bölgedeki önemli hizmetlerinden dolayı "Muvahhidü'l-Horasanî" lakabını almıştır. Hemadan'da göç eden tarîkat mensubu Kürt ailelerin birçoğu Anadolu'ya göç edip Hak- kâri, Bitlis gibi bölgelere ikâmet etmişlerdir. Ahlâtî ailesi de aynı şekilde İran'dan göç eden bir ailedir.
Abdülkadir Erbilî, Kâdirî tarîkatının Halisiyye kolunun kurucu pîri olan Abdurrahman Hâlis'in mürîdi, halifesi olduğu, aynı za- manda Halvetiyye ve Nakşibendiyye tarîkatından da icâzetli olduğu kaynaklarda geçmektedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, Şeyh Abdurrahman Hâlis, diğer adıyla Şeyh Ziyâeddîn Abdurrahman Telâbânî (ö.1275/1859), Kerküklü şeyh Ahmed Tâlebân'nin oğlu olup, Irak Kürt bölgesi ve çevresi olarak bilinen coğrafyada Kâdirî Tarikatının Hâlisîlik kolunu kurmuş ve yaymıştır.
86 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.