Yerden buruşturulmuş bir kağıt parçasını aldı ve Cafarak'a uzattı. Soytarı eliyle düzeltip ışığa tuttuğu kağıdın üzerinde, müneccimin elinden çıkmış dört satırlık Farsça bir rubai yazılı olduğunu gördü. "Bir ömür kervanı bir tuhaf gelir gider Kazancın, yaşamasını bildiğin günler; Saki, bırak şu yarını düşünenleri Geçti gidiyor gece, geçmeden şarap ver." "Yazık" diye iç geçirdi Cafarak, sonra birden buruşuk suratı aydınlandı. "Ama yaz... daha çok şiir yaz. Senin gözyaşlarının hediyesi bu!"
"Bildiğimiz kadarıyla insanların zihinlerinde üç Tanrı var" dedi Hasan Sabbah'ın arkadaşı sakin bir sesle. "İlki Yahudilerin Yehova'sı, ikincisi Hıristiyanların Tanrısı, üçüncüsü de Kuran'ın Allah'ı." "'Bir' olanı üç kere söyledin" diye karşılık verdi ona Hasan, "Nedir bu 'Bir', eğer gerçekten varsa elbette... Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, kendi tanrılarından daha büyük olan 'Bir' gerçeğin içine bakabilselerdi ne olurdu?.."
Reklam
Hasan hızlı hızlı salladı başını. "Bu sorunun cevabı görünmezin perdesinin arkasında. Ben sadece Müslümanların Kudüs'ü kaybedeceklerini söylüyorum. Şehri yeni ve daha korkunç bir düşmanın eline bırakacaklar, çünkü buraya barışla yerleşmiyorlar. Allah'a ve peygamberlerine inanın ve üç Allah olduğunu söylemeyin; vazgeçin, bu sizin için daha hayırlı olacaktır. Ama doğrunun yazılı sesini kim dinler ki?"
'' Bir şey yok. Onun ağzından çıkan her söz bir kanıttır ve her kelime bir gerçektir. Ben ona ''hüccetül hak'' (Hakk'ın kanıtı) adını veriyorum.''
Geri194
945 öğeden 941 ile 945 arasındakiler gösteriliyor.